Ana içeriğe atla

İnsanın Kendisi Kendisine Engel

Yahya Hamurcu
Hayatta her insanın kabuk atma süreçleri olur. Böyle zamanlar kişinin en zorlandığı dönemlerdir. ‘Ne yapacağımı bilmiyorum, sanki problemimin içinde kayboldum. Keşke bir çıkış yolu olsa!’ dediği anda çoğu zaman sevdiklerinden beklediği desteği göremez insan. Çünkü sadece ve sadece kendi seçimleriyle geçmesi beklenilen bir öykü tasarlanmıştır. 

Aylardan Eylül… Hava artık yazın kavurucu sıcağından sıyrılmış, hafif rüzgarlıydı. Sonbaharın ilk esintisi insanın tenine değdikçe sanki yorgun vücutlar bir anda dinleniyordu. Esma akşama doğru hareketin en yoğun olduğu saatlerde, işten evine dönmeye çalışan insanları balkondan seyrederken derinlere daldı. Teyzesinin ‘Evlenme çağına geldin artık.’ diye söze başlamasıyla, ‘Bilmiyorum’ dedi ve ayağa kalktı. ‘Ben mutfağa gidiyorum. Babam gelmek üzeredir, sofrayı hazırlayayım.’ 

Esma evlenme konusunda çok endişeliydi. Belki de çevresinin isteği ve planları onu evlilikle ilgili olumsuz düşüncelere itmişti. Evlenme konusu ne zaman açılsa Esma tedirgin oluyor ve üzerinde bir baskı hissediyordu. 

Esma’nın annesi her ilkbaharda memlekete gider, babasından kalma arazisinde bahçe işleriyle uğraşırdı. Esma ve kardeşleri ise İstanbul’da kalıp evin genel işleriyle ilgilenirlerdi. Esma okula gidiyor, kendisinden biraz büyük olan ablası da yatılı okulda okuyordu. Kız kardeşler bir araya geldiklerinde sohbetleri saatlerce sürüyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorlardı. İki odalı bir evde sıcacık bir samimiyet vardı.

Esma 8. sınıftan sonra liseye yüz yüze devam etmek istemedi. Babası kızını karşısına alarak ‘Evladım, emin misin?’ dedi. Esma ‘Evet babacığım. Açık lise okurum, hem annem memlekete gittiğinde sizinle daha iyi ilgilenebilirim.’ dedi.

Esma bu kararı verdikten sonra hızla değişti. O dışarıdan eve gelmeyen, ağaçtan inmeyen, pencereden Tarzan gibi atlayan Esma şimdi evin sorumlusu oluvermişti. Sanki birden büyümüştü. Tüm sevgili arkadaşları okula giderken o evde annesinin sahnesini doldurmaya çalışıyordu. Bu kadar üzüleceğini hiç hesaplayamamıştı, oysa kendi seçimiydi. Okuldan uzak kalmak zor gelmiş olsa da şimdi önüne bakmalıydı. Annesi çoğu zaman köyde olduğu için ilkokula başlayacak olan küçük kardeşi onun ilgisine muhtaçtı. Babası işe gitmeden kahvaltı bekler, diğer kardeşleri için ise temiz kıyafetler ayarlamak gerekirdi. Hepsinin üstesinden gelebilecek miydi? Evet evet, herkes aynı hedefte birleştiğinde zamanla işler kolaylaşırdı. 

Hayatlarındaki imkansızlıklar marifetlenmeleri için kız kardeşleri desteklemişti. İlişkilerinde yönetme, yönetilme, birbirlerini idare etme konusunda iyi iş çıkarıyorlardı. Kısa zamanda  çok çabuk öğreniyorlar ve her işin üstesinden gelerek büyüyorlardı.

Yıllar öyle hızlı geçmişti ki… Esma üniversiteye başlayan kardeşlerini elinden geldiğince desteklemeye çalıştı. Şöyle geçmişe baktığında içini hüzün kapladı. ‘Ben de üniversiteye gidebilirdim.’ dedi. Esma açık liseyi bitirmiş ve işe başlamıştı. İş hayatına erkenden atılan Esma, sabah altıda evden çıkıyor ve akşam yedide eve geliyordu. Bu çalışma sistemi onun başka bir yere odaklanmasına engel oluyordu. Artık  ev işlerini yürütmek zor geliyordu. Annesine köye gitmemesi için yalvarıyordu. Fakat annesi ‘Evladım ben gitmezsem bahçeler orman olur.’ deyip yine gidiyordu.

Evden işe, işten eve derken Esma’nın hayatında bir düzen oturmuştu. Bir süre sonra bu düzen monotonlaşmaya başladı. Zaman geçtikçe evlenme düşüncesi Esma’ya da mantıklı gelmeye başladı. Evlenmek istiyordu ancak ben evlenirsem evdeki bütün düzen bozulur zannedip gelen kısmetleri reddediyordu. Kardeşleri, ablaları, babacığı, anneciği… Hepsinin onun dünyasında ayrı bir yeri vardı. 

İnsanoğlu hayatta birkaç şeyi iyi yaptığında kendisini bulunduğu yerin patronu zannedebiliyor. Sadece defalarca yaptığı şeyi artık ustalaştırmıştı. Ama Esma’nın ailesinde oluşturduğu o konfordan vazgeçmesi o kadar kolay değildi. Teyzesi, “insanın kendisi kendine engel” dedi bir gün. “Artık kendi yuvanı kurma zamanın gelmedi mi Esma?” “Evet teyze, doğru söylüyorsun, belki de artık kendi yuvamı kurmalıyım ama şu düzeni nasıl bırakacağım, böyle çok rahat da yaşayıp gidiyorum. Kafam çok karışıyor bu şekilde düşününce de…”

Rıfat uzun zamandır Esma ile tanışmak istiyordu. Evvelden beri tanıdığı kardeşlerine düşüncesini açtı. Uzun uğraşlar sonrası kardeşleri Rıfat ile tanışması için Esma’yı ikna etti. Aslında ikna olduğu söz, kulağında yer eden, teyzesinin sözüydü “insanın kendisi kendine engel”. Rıfat; ailesiyle yaşayan, işi gücü yerinde, kendi halinde mütevazi bir kişiydi. Esma görüşmeyi kabul etmişti etmesine ama endişelerine engel olamadığı için cesaret göstermekte zorlanıyordu. 

İlk görüşmelerinde Rıfat kendine ‘evleneceğim kız bu’ dedi. Esma ise başta pek hoşlanmamıştı. Sonra sonra konuştukları, aile bağları, davranışları, nezaketi hoşuna gitmişti. Birkaç görüşmenin ardından Rıfat ‘Bir büyüğüm, mutlu olmak için evlenilmez. Bu hayat yolunda ben gülüyordum beraber gülelim. Ben ağlıyordum beraber ağlayalım. Ben mutluyum beraber mutlu olalım… Bu düşünceyle daha güvenilir ve huzurlu bir evliliğiniz olur demişti. Hayatın kendisi bir sınav. Sınava beraber girelim mi? Birbirimize yoldaş olalım mı?’ dedi. 

Esma Rıfat’a doğru baktı ‘Evet hayatımda bu dünyayı faydasıyla, zararıyla, güzeliyle, çirkiniyle, hazzıyla, acısıyla paylaşacağım biri olmalı.’ dedi. Rıfat ile güzel gülünür, güzel ağlanır, güzel dertlenilir, güzel yaşanılır diye düşündü… “Evet”

Aylar sonra Esma ve Rıfat artık evlendi. Karşılaştıkları problemlerde de kulağına küpe olan o sözü tekrar ediyor Esma “insanın kendisi kendine engel” Sonra göz göze geliyorlar ‘Bu yol yoldaşla güzel.’ 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 




Yorumlar

  1. Ne kadar da doğal, gerçek bir öykü...
    Günümüze baktığımda insanlar kendi egosunu doyurmak için evlilik yapıyor. Evlilik bir yol arkadaşlığı, bir olunduğu bir süreç:)
    Kaleminize sağlık ✏️

    YanıtlaSil
  2. İnsanın kendisine kendisi engel. Çok doğru bir söz. İnsan istese neler yapabilir insan yönetici demek. Yeryüzünün halifesi en küçük yuvasından en büyüğünden isterse neler yönetir.

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık,

    YanıtlaSil
  4. Yapamayacağımızı zannettiğimiz şeyler gerçekten de bazen sadece zan oluyor. İnsan kendini engelliyor.

    YanıtlaSil
  5. Gözde Gümüş8 Ağustos 2024 17:06

    "İnsanoğlu hayatta birkaç şeyi iyi yaptığında kendisini bulunduğu yerin patronu zannedebiliyor."
    O kadar doğru ki... Ben olmazsam ne yaparlar diyorsun, sonra bi hastalanıyorsun birşey oluyor, insanlar gayet de güzel götürüyorlar... Kendini kısıtladığıyla kalıyor insan.
    Kaleminize sağlık 👏🏼

    YanıtlaSil
  6. İnsan konforu bozulmasın diye ve karşılaşacağı zorlukları aşılmaz sandığı için yoldaşsız kalıyor… insan kendi kendine engel… güzel bir Yazı ✍️

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel bir yazı.Dolaylı olarak aynı yaşanmışlıklar aynı kaygılar..İnsan gerçekten de kendisine engel

    YanıtlaSil
  8. İnsan kendisine engel ne kadar doğru…

    YanıtlaSil
  9. Ah şu zamlarımız, nasıl da ölçüp biçiyoruz. Elinize kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  10. Şükran EKİN.15 Ağustos 2024 12:43

    Okudukça kayboldoldum içinde, anladım ki engelmişim kendime. Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  11. Yol yoldaşlarla güzel... emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  12. neyi neden yaptığını bilmek nasıl fark yaratıyor

    YanıtlaSil
  13. Başkasının tarlasında patron olanın kendi tarlasında ayrık otları bitmesi kaçınılmaz olur..

    YanıtlaSil
  14. Yol gerçekten yoldaşlarla güzel... Evlerimiz iş yerlerimiz yoldaşlar yokken buz gibi cansız... Hayatta en önemli şey imkan değil ilişki gerçekten...

    YanıtlaSil
  15. Allah kıymet katan yoldaşlarla bir arada kılsın bizi

    YanıtlaSil
  16. Elinize sağlık, hayatın çok içinden bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  17. Yük olan değil yük alanlarla yoldaş olmak güzel...

    YanıtlaSil
  18. insanın kendisi kendisine engel... yine tam ihtiyacım olduğu anda, tam da aradığım yerde aldım cevabımı, ellerinize sağlık🌺

    YanıtlaSil
  19. Gerçekten çok samimi

    YanıtlaSil
  20. “Ben olmadan olmaz” dediğimiz her şey biz olmadan da çok güzel ilerliyormuş. İnsan yeter ki karar versin, gerisini dizayn eden var iyi ki var 🌹😌

    YanıtlaSil
  21. Çok hoş bir yazıydı.. günümüzün en büyük gerçekleri aslında, konular değişiyor, kişiler değişiyor ama karakterler, öyküler...
    "İnsanın kendisi kendine engel"..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın...

Bayram

Bu öykü İbrahim’in öyküsü… Bu öykü, İbrahim’in kurbanını müjdeye çevirdiği öykü… Vazgeçebilmenin mücadelesini verdiği, Vazgeçtikten sonraki mükafatın öyküsüdür kurban. Biri baba ki sınavı; evladını kurban vermek, Ve verdiği sözü tutabilmek. Diğeri evlat ki sınavı; teslim olmak, Kime ve niye teslim olduğunu bilerek. O İsmail ki, teslimiyetin adı… Bıçağın kemiğe dayandığı anları vardır insanın Eşiyle, Evladıyla, Çocuğuyla, İşiyle... Baskıda hissettiği, zorlandığı an… İbrahim’in öyküsü gelsin aklına. Neydi, kimdi insanın hayatındaki vazgeçemediği İsmail’i? “Hangi İsmail’i versem daha iyilerden olurdum?” demeli insan, Sosyal medya hesabı, Ya da uzun uzun uyumaktan vazgeçemediği uykusu, “Kalkar kalkmaz içmesem olmaz!” dediği kahvesi, Belki işindeki aşırılıktan kurtuluşu… Vazgeçtiğinde kuş gibi özgürleşeceği şey neydi? Çünkü insan, ancak vazgeçebildiğinin sahibi olurdu… Yoksa her vazgeçemediğinin kölesi olmaya mahkumdu.  Veren vermiş olur mu hayatta? İbrahim de verdi ve çok zordu, En sev...