Aylardan Eylül… Hava artık yazın kavurucu sıcağından sıyrılmış, hafif rüzgarlıydı. Sonbaharın ilk esintisi insanın tenine değdikçe sanki yorgun vücutlar bir anda dinleniyordu. Esma akşama doğru hareketin en yoğun olduğu saatlerde, işten evine dönmeye çalışan insanları balkondan seyrederken derinlere daldı. Teyzesinin ‘Evlenme çağına geldin artık.’ diye söze başlamasıyla, ‘Bilmiyorum’ dedi ve ayağa kalktı. ‘Ben mutfağa gidiyorum. Babam gelmek üzeredir, sofrayı hazırlayayım.’
Esma evlenme konusunda çok endişeliydi. Belki de çevresinin isteği ve planları onu evlilikle ilgili olumsuz düşüncelere itmişti. Evlenme konusu ne zaman açılsa Esma tedirgin oluyor ve üzerinde bir baskı hissediyordu.
Esma’nın annesi her ilkbaharda memlekete gider, babasından kalma arazisinde bahçe işleriyle uğraşırdı. Esma ve kardeşleri ise İstanbul’da kalıp evin genel işleriyle ilgilenirlerdi. Esma okula gidiyor, kendisinden biraz büyük olan ablası da yatılı okulda okuyordu. Kız kardeşler bir araya geldiklerinde sohbetleri saatlerce sürüyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorlardı. İki odalı bir evde sıcacık bir samimiyet vardı.
Esma 8. sınıftan sonra liseye yüz yüze devam etmek istemedi. Babası kızını karşısına alarak ‘Evladım, emin misin?’ dedi. Esma ‘Evet babacığım. Açık lise okurum, hem annem memlekete gittiğinde sizinle daha iyi ilgilenebilirim.’ dedi.
Esma bu kararı verdikten sonra hızla değişti. O dışarıdan eve gelmeyen, ağaçtan inmeyen, pencereden Tarzan gibi atlayan Esma şimdi evin sorumlusu oluvermişti. Sanki birden büyümüştü. Tüm sevgili arkadaşları okula giderken o evde annesinin sahnesini doldurmaya çalışıyordu. Bu kadar üzüleceğini hiç hesaplayamamıştı, oysa kendi seçimiydi. Okuldan uzak kalmak zor gelmiş olsa da şimdi önüne bakmalıydı. Annesi çoğu zaman köyde olduğu için ilkokula başlayacak olan küçük kardeşi onun ilgisine muhtaçtı. Babası işe gitmeden kahvaltı bekler, diğer kardeşleri için ise temiz kıyafetler ayarlamak gerekirdi. Hepsinin üstesinden gelebilecek miydi? Evet evet, herkes aynı hedefte birleştiğinde zamanla işler kolaylaşırdı.
Hayatlarındaki imkansızlıklar marifetlenmeleri için kız kardeşleri desteklemişti. İlişkilerinde yönetme, yönetilme, birbirlerini idare etme konusunda iyi iş çıkarıyorlardı. Kısa zamanda çok çabuk öğreniyorlar ve her işin üstesinden gelerek büyüyorlardı.
Yıllar öyle hızlı geçmişti ki… Esma üniversiteye başlayan kardeşlerini elinden geldiğince desteklemeye çalıştı. Şöyle geçmişe baktığında içini hüzün kapladı. ‘Ben de üniversiteye gidebilirdim.’ dedi. Esma açık liseyi bitirmiş ve işe başlamıştı. İş hayatına erkenden atılan Esma, sabah altıda evden çıkıyor ve akşam yedide eve geliyordu. Bu çalışma sistemi onun başka bir yere odaklanmasına engel oluyordu. Artık ev işlerini yürütmek zor geliyordu. Annesine köye gitmemesi için yalvarıyordu. Fakat annesi ‘Evladım ben gitmezsem bahçeler orman olur.’ deyip yine gidiyordu.
Evden işe, işten eve derken Esma’nın hayatında bir düzen oturmuştu. Bir süre sonra bu düzen monotonlaşmaya başladı. Zaman geçtikçe evlenme düşüncesi Esma’ya da mantıklı gelmeye başladı. Evlenmek istiyordu ancak ben evlenirsem evdeki bütün düzen bozulur zannedip gelen kısmetleri reddediyordu. Kardeşleri, ablaları, babacığı, anneciği… Hepsinin onun dünyasında ayrı bir yeri vardı.
İnsanoğlu hayatta birkaç şeyi iyi yaptığında kendisini bulunduğu yerin patronu zannedebiliyor. Sadece defalarca yaptığı şeyi artık ustalaştırmıştı. Ama Esma’nın ailesinde oluşturduğu o konfordan vazgeçmesi o kadar kolay değildi. Teyzesi, “insanın kendisi kendine engel” dedi bir gün. “Artık kendi yuvanı kurma zamanın gelmedi mi Esma?” “Evet teyze, doğru söylüyorsun, belki de artık kendi yuvamı kurmalıyım ama şu düzeni nasıl bırakacağım, böyle çok rahat da yaşayıp gidiyorum. Kafam çok karışıyor bu şekilde düşününce de…”
Rıfat uzun zamandır Esma ile tanışmak istiyordu. Evvelden beri tanıdığı kardeşlerine düşüncesini açtı. Uzun uğraşlar sonrası kardeşleri Rıfat ile tanışması için Esma’yı ikna etti. Aslında ikna olduğu söz, kulağında yer eden, teyzesinin sözüydü “insanın kendisi kendine engel”. Rıfat; ailesiyle yaşayan, işi gücü yerinde, kendi halinde mütevazi bir kişiydi. Esma görüşmeyi kabul etmişti etmesine ama endişelerine engel olamadığı için cesaret göstermekte zorlanıyordu.
İlk görüşmelerinde Rıfat kendine ‘evleneceğim kız bu’ dedi. Esma ise başta pek hoşlanmamıştı. Sonra sonra konuştukları, aile bağları, davranışları, nezaketi hoşuna gitmişti. Birkaç görüşmenin ardından Rıfat ‘Bir büyüğüm, mutlu olmak için evlenilmez. Bu hayat yolunda ben gülüyordum beraber gülelim. Ben ağlıyordum beraber ağlayalım. Ben mutluyum beraber mutlu olalım… Bu düşünceyle daha güvenilir ve huzurlu bir evliliğiniz olur demişti. Hayatın kendisi bir sınav. Sınava beraber girelim mi? Birbirimize yoldaş olalım mı?’ dedi.
Esma Rıfat’a doğru baktı ‘Evet hayatımda bu dünyayı faydasıyla, zararıyla, güzeliyle, çirkiniyle, hazzıyla, acısıyla paylaşacağım biri olmalı.’ dedi. Rıfat ile güzel gülünür, güzel ağlanır, güzel dertlenilir, güzel yaşanılır diye düşündü… “Evet”
Aylar sonra Esma ve Rıfat artık evlendi. Karşılaştıkları problemlerde de kulağına küpe olan o sözü tekrar ediyor Esma “insanın kendisi kendine engel” Sonra göz göze geliyorlar ‘Bu yol yoldaşla güzel.’
&
Ne kadar da doğal, gerçek bir öykü...
YanıtlaSilGünümüze baktığımda insanlar kendi egosunu doyurmak için evlilik yapıyor. Evlilik bir yol arkadaşlığı, bir olunduğu bir süreç:)
Kaleminize sağlık ✏️
👍🌸
YanıtlaSilİnsanın kendisine kendisi engel. Çok doğru bir söz. İnsan istese neler yapabilir insan yönetici demek. Yeryüzünün halifesi en küçük yuvasından en büyüğünden isterse neler yönetir.
YanıtlaSilKaleminize sağlık,
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSilYapamayacağımızı zannettiğimiz şeyler gerçekten de bazen sadece zan oluyor. İnsan kendini engelliyor.
YanıtlaSil"İnsanoğlu hayatta birkaç şeyi iyi yaptığında kendisini bulunduğu yerin patronu zannedebiliyor."
YanıtlaSilO kadar doğru ki... Ben olmazsam ne yaparlar diyorsun, sonra bi hastalanıyorsun birşey oluyor, insanlar gayet de güzel götürüyorlar... Kendini kısıtladığıyla kalıyor insan.
Kaleminize sağlık 👏🏼
İnsan konforu bozulmasın diye ve karşılaşacağı zorlukları aşılmaz sandığı için yoldaşsız kalıyor… insan kendi kendine engel… güzel bir Yazı ✍️
YanıtlaSilNe güzel bir yazı.Dolaylı olarak aynı yaşanmışlıklar aynı kaygılar..İnsan gerçekten de kendisine engel
YanıtlaSilİnsan kendisine engel ne kadar doğru…
YanıtlaSilAh şu zamlarımız, nasıl da ölçüp biçiyoruz. Elinize kaleminize sağlık
YanıtlaSilOkudukça kayboldoldum içinde, anladım ki engelmişim kendime. Yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilYol yoldaşlarla güzel... emeğinize sağlık...
YanıtlaSil