- Mutfağın halini görmüyor musun Suna!
- Ne varmış ki halinde?
- Her yer savaş alanı gibi inanamıyorum sana, küçücük çocuğun eline nar mı verilir?
- Ben de bir şey var sandım, her gün böyleyiz biz. Elleriyle kendisi hissederek yemeyi öğreniyor. Zorlandığı yerde yardım istemeyi biliyor. Bir de doyunca kalkıyor sofradan. Epey uğraştık bu dereceye gelene kadar. Başı çok zorladı bizi. Bir müddet elimden bez düşmedi ama şimdi onu bir şeyler başarırken görmek çok keyifli...
- Nasıl da sabrın yetiyor. Alp dört yaşında, ben yemek döküntülerini temizlememek için hala kaşıkla kendim veriyorum. Yoksa halılar mahvoluyor. Doyduğunu da ben anlıyorum zaten, o bilemez ki daha çok küçük...
Aysel, Suna'ya çok da prim vermemişti ama bu durum aklına da takılmıştı. Suna’nın çocuğu bir yaşında olmasına rağmen kendi dört yaşındaki oğluna göre okula gitmeye daha hazır görünüyordu. “Bize de zor çocuk düştü.” diye aklından geçse de, “Acaba yanlış bir şeyler mi yapıyorum?” diye düşünmüyor değildi. “Kim temizleyecek bunu şimdi?” deyip ertelemişti oğluna yemek yemeyi öğretmeyi. Hep ayağına dolanıyordu bu durum. İşi olduğunda bir yere bırakmak hem bakan için zor oluyordu hem de Aysel çekiniyordu. Okula gönderecekti bu sene ama öğretmeninin bu konudaki tavrını gözünde canlandırabiliyordu…
Suna’nın çocuğunun döktüğü nar taneleri Aysel’in gözünde canlandı bir an... Hayatıyla ilişkilendirmişti... Hayat ona bir tane problem vermişti. “Çocuğunun yemeğini kim yedirecekti?” Şimdi ise birçok problem karşısındaydı.
Nerede yanlış yapıyordu acaba? Keşke o ilk ek besin vermeye başladığında ev kirlenseydi, bunun bedelini göze alabilseydi. Ne kadar kirlenebilirdi ki? Şimdi oğluyla bu şekilde uğraşmaktan daha iyiydi. Her şeyi geri alabilseydi keşke. O güne geri dönebilseydi…
Peki çok mu geçti?
Alp yaşıtları gibi yemek yiyemez miydi artık?
Nefes alıyorsak hiçbir zaman geç değildi.
Peki buna gücü var mıydı Aysel’in?
İşte biz de Aysel gibi her gün birtakım problemlerle karşılaşıyoruz.
İnsana tek bir soru geliyor aslında, zorlayıcı görünen ama cevabı o kadar net ve ortada... Zorun arkası ise ferah...
O tek soru geldiğinde zor olan doğru cevabı verebilmek insanın üzerindeki yükü nasıl da alıyor. Üstüne üstlük bir de güçleniyor insan.
O soru geldiğinde onu görmezden gelmek, ertelemek ise nara benzetiyor problemimizi...
Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane şekline dönüştürüyor. Uzatıyor, büyütüyor... Yoruyor... Oyalıyor... İnsanın hedefini şaşırtıyor...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: Üzerine güneş doğan her insanın problemi vardır.
Problemimizin bedeline razı olarak onu çözmek ya da problemimizi ertelemek ise bize sunulan şıklardır…
Doğru şıkkı seçebilmek dileğiyle…😊
&
Sahte problem; Çarşıdan aldım.bir tane, eve geldim bin tane. Ilk soruya yanlıs cevap verince çoğalan sahte problemler. ilk soruya doğru yanit verebilenlerden olabilmek inşaALLAH
YanıtlaSilÇok doğru, Amin inşAllah
Silİnsana tek bir soru geliyor aslında, zorlayıcı görünen ama cevabı o kadar net ve ortada. Zorun arkası ise ferah...
YanıtlaSilNe kadar dogru..
Zor görünen o ferahlığı seçip güçlenebilenlerden olmak dileğiyle. Kaleminize sağlık
O kadar doğru ki deneyimsel tasarim öğretisi gözümü açtı artık büyüttüğüm ertelediğim yanıtını geciktirdiğim için pişmanlık duyduğum problemlerimi görebilmek acı verse de çok güzel!
YanıtlaSilKeşke insan karşısına çıkan soruyu ilkinde anlasa ve doğru cevaplasa.. Hayat çok daha kolay olurdu.. :)) Kaleminize sağlık 🌿
YanıtlaSilKeşke hayatta herkes sahte problem ve gerçek problemi ayrıştıracak bilgiye sahip olsa. Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş🌺
YanıtlaSilHayatın bize sorduğu soruyu soruna dönüşmeden doğru cevabı verebilmek dileğiyle :)
YanıtlaSil“Nefes alıyorsak hiçbir zaman geç değil.”
YanıtlaSilİnsanın sıklıkla kendine hatırlatması gerek :)
İnsanın seçim yaparken doğruyu bulması için önünde kılavuz olması büyük konfor. İnsan maalesef yanlışların çoğunu doğru yaptığını sanarak yapıyor
YanıtlaSilNe büyük bir zulüm yetiştirmeden büyütmek... Bize yetiştirilmek üzere verilen bir canlıyı, nasıl da sorumluluk vermeden marifetsizleştiriyoruz. Ve bu çocuk 30 yaşında da sadece büyümüş, ama yetişememiş oluyor. Sonuç mu? Hayatında yaşadığı problemleri çözme marifeti olmadığı için, mutsuz ve antidepresana başlayan bir dolu genç...
YanıtlaSilRahatlık tuzağındaki her insan zoluklarla mücadele etmeyi sevmiyor. "Amaann canım şimdi kim uğraşacak o problemi çözmeye belki ilerde her şey düzelir" der problemin üzerini kaparız ama öyle olmuyo kapanmiyo o problem.
YanıtlaSilHer hayrıdaki o ilk baştaki zorluğu anlık acıyı hiç ertelemesek ne güzel olurdu😅
YanıtlaSilProblem çözdükçe marifetlenir insan... çocuk da öyle... o zaman yetistirmek icin onu... kendi çözmesine izin ver... destek ol ama koltuk değneği olma...
YanıtlaSilBaşta zorluğa göğüs gerenlerin yolu hep ferah 💪😊
YanıtlaSilÇocuk yetiştirirken dahi rahatlık tuzağındayız. Zora gelemiyoruz. Kötü anne ve baba olmak istemiyoruz. Peki her düştüklerinde elinden tutarsak o çocuklarımız nasıl marifetlenecek? Varsın evin her yeri nar olsun. Çocuğum kendi başına yemeyi öğrenmiş ya daha ne isterim🤗
YanıtlaSilÖyle ya, "ne kadar kirlenebilirdi ki ev? Şu an bukadar uğraşmaktan iyidir."
YanıtlaSilİnsan anda kalınca anı kurtarmak ister, sıklıkla geleceği düşünerek tepki verdiğinde ise bu gibi cümleler pek de gündeminde olmaz.
...
Karşımıza çıkan her şey verdiğimiz tepkilerle bize geri döner.
Az ve oz anlatim ve etkisi fazla
YanıtlaSilKaleminize saglik✏
Çok güzel anlatmış
YanıtlaSilNehiri geçmeden diğer tarafa geçemiyoruz
YanıtlaSilŞu anki problemimizi çözmeden de o rahatlığa geçiş hakkı verilmiyor
Seçim bize sunulmuş
Baştaki acıya katlanıp sonrası rahatlamak mı
Yoksa
Başında rahat edip sonrası acı çekmek mi?
Unutmayalım mı ACI öykünün bir parçası
Sadece yerini belirlemek bizim tercihimize sunulmuş ve sınavımızı kazanmamıza veya kaybetmemize vesile edilmiş🌺
Gerçekten de bedel ödemeden yetişme, yetiştirme olmuyor. Zorluğu öne çekmek gerek mutlulukta süreklilik için
YanıtlaSilBaşında ödememiz gereken bedeli ödesek, karşılaştığımız zorluğu kabul edip azmetsek sonu feraha çıkacak aslında. Hepimizin problemi farklı. Önemli olan önce onu kabul etmekte. Ellerinize sağlık😊
YanıtlaSilNefes alıyorsak hiçbir zaman geç değildi. Cok sevdim bu ifadeyi.
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Sahte problem ve sahte çözümü ne güzel anlatmışsınız. Bir probleme doğru cevap veremediğimizde kendi problemimizi büyütürken çocuğumuzu da marifetsizleştiriyoruz. Hayata dayanıksız hale getiriyoruz.
YanıtlaSilİnsan, kendi isteğine göre ebeveyn olmaya caliştıkca gerçekleri kaçırabiliyor malesef. Ama Güzel haber var☺️İnsana kaçırdığı yerden gerceği yakalabilme ve toparlanabilme hakkı verilmiş. Yeteki gerçeğe uyumlu yaşa🙏🙏🍃
YanıtlaSilAh sabırsız aceleci insan. Bedelini doğru yere yerleştirmediğin de yanlış bedellerine düşkünleşen ve problemlerini büyüten insan…
YanıtlaSilEn başta hiç zorlanmayacağı yerde insan ne kadar gözünde büyütüyor problemini. Ya sonra?
YanıtlaSilProblemin çözümü için andaki acıya sabretmek gerekir. Sonrası çok güzel olacak
YanıtlaSilProblemimizin bedeline razı olarak onu çözmek ya da problemimizi ertelemek ise bize sunulan şıklardır…kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilBir kitapta okuduğum cümleyi hatırlattı bana:
YanıtlaSil“Balık tutup vermek mi yoksa balık tutmayı öğretmek mi?”
Çok güzel bir yazı (:
YanıtlaSilÇocuk öğrenene kadar bişeylere katlanmak mı, yoksa ömür boyu arkasını toplamak mı? İşte bütün mesele bu 😮💨
YanıtlaSil