Ana içeriğe atla

Kulaklarım Çınlıyor

Kulaklarım Neden Çınlıyor

“Ayy, kulaklarım çınlıyor, biri beni anıyor.” dedi Füsun, yanında o an uzaklara bakarken dalıp giden arkadaşına.

“Füsun bak ne diyeceğim? Kaç zamandır böyle diyorsun ama başka bir problem olmasın?” dedi arkadaşı.

Füsun’un uzun zamandır iş yoğunluğu vardı. Arkadaşlarına da kırk yılda bir zaman ayırabiliyordu. Ara ara görüştüklerinde de ne kadar yoğun olduğu konusunda sitem dinliyordu.  Aslında daha önce kulaklarında bir problem olabileceğini kendisi de düşünmüştü. Ama sonra "şu işlerin yoğunluğu biraz azalsın ilgilenirim" demişti. Ve işlerinin yoğunluğu aynı hızla devam etti. Ailesi ise “Kızım yüzünü gören cennetlik vallahi!” diyorlardı her telefon konuşmalarında. 

Füsun’un hırsları daha üniversite hayatında başlamıştı. O dönemde bile yaptığı hiçbir şey yetmez olmuş, hep daha fazlasını yapmaya çalışmıştı. Okulun, sınıfın en iyisi, birincisi olmaktı isteği. Üniversiteden sonra iş hayatına başlamış ve yükselmeye karşı olan hırsından bir türlü vazgeçememişti. Yükselmişti yükselmesine ama iş yerinde kariyer yaptıkça, ailesi ve arkadaşları ile olan ilişkileri daha da zayıflamıştı.

Yıllar da yerinde durmuyor ki... Nasıl da geçmişti, ne çabuk 46 yaşına gelmişti... Koskoca yıllar sanki avuçlarının içinden kuş gibi uçup gitmişti. 

Birden zihnine sorular hücum etmeye başladı. Daha önce de aklına gelen ama düşünmemek için halı altına süpürdüğü sorular... Bu geçen yılların çoğunluğunu kiminle geçirmişti? Ne için kazanmıştı, ne için harcamıştı?...  Bu kadar çok yorulmasına rağmen, neden ailesini, arkadaşlarını memnun edememişti? Şirketin en başarılı kadını olmasına rağmen, neden başarılı hissetmiyordu? Neden zaman zaman ağlama krizleri yaşıyordu? 

Sorular devam ederken yine bir ağlama krizi geldi ama bu sefer soruların cevabıyla birlikte... Artık bir şeyleri itiraf etme zamanı gelmiş hatta geçmişti bile. Gözyaşlarını tutamıyordu, hıçkırmaktan da zor konuşuyordu.

Arkadaşı ne olduğunu anlayamadı ne yapacağını şaşırdı. Sadece “Füsun iyi misin?” diyebildi. 

“Ben, ben, ben zannediyordum ki çalıştıkça daha güçlü hale geleceğim. Kariyerim ve param çok olursa insanların saygısı ve beğenisi daha da artacak. Herkes benimle daha da fazla ilgilenmeye başlayacak. Sözüm daha da dinlenir hale gelecek. Daha mutlu olacağım, daha başarılı hissedeceğim, ailem beni daha çok sevecek...” 

Hıçkırıklarla kesiliyordu cümleleri, tamamlayamıyordu.

Öyle miydi gerçekten? 

İnsan yaptığı şeylerin daha fazlasını yaptıkça sonuç daha iyiye mi giderdi?

Peki ya insanın kulakları neden çınlardı?

Kulak çınlaması insan vücudunda denge bozulduğunda başlar. Yani bir aşırılık durumu olduğunda. Bu bazen kan basıncının gereğinden fazla artması, bazen de hormonların seviyesinin artmasından dolayıdır. Neticede denge bozulmuştur ve vücut kulak çınlamasıyla bir işaret, bir uyarı veriyordur. 

Vücut işareti verir ama insanoğlu bir türlü anlamak istemez.

Yaptığı şeyi daha fazla yaparak çözüm bulmaya çalışır.

Az çalıştım galiba biraz daha fazla çalışayım.

Az aradım galiba biraz daha fazla arayayım.

Az ilgilendim galiba daha fazla ilgileneyim....

Peki, daha fazla aradığımızda karşı taraf “Ah beni ne çok arıyor ben de arayayım.” diyor mu gerçekten? 

Daha fazla çalıştığımızda “Yaa ne çok çalışıyor, o zaman biz onu çok takdir edelim, daha çok sevelim.” diyor mu?

Daha çok çalışarak daha başarılı olacaktı. Ama ilişkilerinin kalitesi düşmeye başlamış, ailesi onu göremediği için şikayet eder olmuştu. Kişisel ilişkileri başarısızdı. Üstelik patronu, "Sen zaten bunları yapıyorsun." deyip artık çok da başarılı görmüyordu. Daha çok para kazandığı için daha mutlu hissedeceğini ummuştu. Ama eskisine göre daha mutsuzdu artık. Parayla bir şey satın almak da mutlu etmiyordu.

O “daha” yaptıkça, olumsuzda “daha” lar artıyordu. Sanki bu düzen tersine işliyordu. Füsun’un atladığı çok önemli bir şey vardı; denge. İnsan miktarını artırdıkça daha iyisine ulaşacağı zannına kapılır, dengeyi bozar. Oysaki terazinin hangi kefesine daha çok yüklenirsen karşı kefe havaya kalkar ve dengeden uzaklaşır. İnsan hayatı da koca bir terazidir aslında. Hangi kefeye neyi koyduğunla birlikte, ne kadar koyduğun da önemlidir. 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Dengelemeyi bilmek gerek. Dengeleyemediğimiz şeyler, hayatımızın dengedeki kısımlarının da dengesini bozuyor. Denge en çok dikkat etmemiz gereken konu.

    YanıtlaSil
  2. Zaten öyle olmaz mı? Hep en çok yaptıklarımız tarafından nankörlük görmez miyiz? Halbuki ordan takdir görmek için hayatımızdaki diğer herkesi ve herşeyi çok geri plana atıp, tüm iliskilerimizi bozmuştuk…

    YanıtlaSil
  3. "Şu işlerin yoğunluğu biraz azalsın ilgilenirim" deyip de ertelediklerimize ve "miktarını arttıkça başarılı oluruz" zannettiklerimize gerçekten hak ettiğini verebilsek, terazi dengeye gelmez mi?

    YanıtlaSil
  4. Her seferinde daha fazlasını yaparak daha iyi sonuç alacağımızı zannediyoruz 😕

    YanıtlaSil
  5. 🌺Hayatta aslolan DENGE🌺

    Dengeyi şaşırınca da olan daha fazla yaparak mutlu ve başarılı olmaya çalışmak

    Olamayınca da daha da fazla yapmak

    Peki ama nereye kadar?

    Bizden istenen çok ama bir defada mı yapmamız yoksa azar azar sürekli mi yapmamız?

    YanıtlaSil
  6. İnsan çoğu zaman dengeyi bozduğunun farkında olmuyor. Hayatın böyle olması gerektiğini düşünüyor galiba

    YanıtlaSil
  7. Annelerimiz derdi: ne ifrat ne tefrit hep itidal.. ortada olmak dengede olmak inşaAllah yapabiliriz:)

    YanıtlaSil
  8. Bir konuda dengeden uzaklaşmak aşırılığa sevk ediyor insanı, o aşırılık da uyumsuzluğa. Acı ama o uyumsuz olanı da insan eliyor bir süre sonra

    YanıtlaSil
  9. Hayat insana nerelerden işaret veriyor da insan neye yoruyor o işareti… ne kadar alakasız yerlerde arıyor çözümü… Deneyimsel Öğreti insanın işaretleri okuyabilecek bilinç açıklığına gelmesini destekliyor, işte bu yüzden çok kıymetli 🤍

    YanıtlaSil
  10. Hayatta denge ne kadar önemli. Üretim, tüketim her şeyde bir denge olmalı yoksa dengeler bozuluyor. 🌸

    YanıtlaSil
  11. Doğru bildiğimiz ne cok hatalarımız var, güzel Haber, hataların telafisi var. Yasa ya uyumlan ve yola devam et...

    YanıtlaSil
  12. Sağ çınladıysa iyi, sol çınladıysa kötü anarlar deriz. Evet bi anan var bizi dengesizliğimizi bize haber veren çok şükür🌿

    YanıtlaSil
  13. İnsanoğlu bir yerde iyi olunca o iyiyi her zamana yaymaya çalışıyor. Bu da onu aslında hayat karşısında tek konuda çok iyi ama diğer konularda çok kötü yapıyor. Halbuki genel kanallarda denge ve vasat iyidir. Bizi daha iyiye ve mutluluğa götürür. Ama "vasat" ı kötü bir durum gibi algılıyoruz. Aslında "vasat" hayatında dengeyi oturtmaya çalışmanın adı...
    Önce dengeyi sonra mutluluğu yakalamak ümidiyle...

    YanıtlaSil
  14. İnsan isteklerine ulaşabilir, yeter ki bedelini ödesin..iyi de aldiğin sonuç buna değdi mi? insan bir işe girerken
    kazançlarına bakar ama kayıplari da var..

    YanıtlaSil
  15. Az yaptık sanıp çoğaltmaya çalıştığımız her yerde zarar görüyoruz...nasıl bir yanılgı...

    YanıtlaSil
  16. Neyi neden yaptığını bilmediğimden faydayı zarara çevirebiliyor insan

    YanıtlaSil
  17. Yaratıcı herşeyi bir ölçü ve dengede yaratmış... Biz de nefsimizin peşine giderken aşırılığa kaçınca tüm denge bozuluyor... Herşeyin belli bir zamanı ve belli bir süresi olmalı...

    YanıtlaSil
  18. Miktarı arttırarak problemlere çözüm ararız, oysa her seferinde problem daha da büyür..

    YanıtlaSil
  19. Daha fazlasının gelmesi değil bize mesele, gelenin temas etmesi.
    İşte dengenin olmadığı yerde mutluluk da başarı da ilişkilerdeki kalite de olmuyor, yapılan temas etmiyor.

    YanıtlaSil
  20. Peki, hayatın verdiği mesajları, işaretleri nasıl algılarım?
    Miktarı arttırmamak için nasıl bir yol izlemek lazım?
    Hayatımı dengeye nasıl getirebilirim?

    YanıtlaSil
  21. Hayatın içinde muazzam bir denge var, öyle ki her dikkatle bakanı kendine hayran bırakıyor…İnsan kendi hayatında dengenin önemini unutup bir şeyde kolaylıkla aşırılaşabiliyor…İşte o zaman tüm sistem bozuluyor. O halde hayatımı nasıl dengeli hale getirebilirim?

    YanıtlaSil
  22. Çok hassas bir denge. Umarım sağlayanlardan olabiliriz

    YanıtlaSil
  23. Başlığı okuyunca biri benimi anıyor diyesim geldi ama çok güzel bir bilgi vermişsiniz yazanin yuregine saglik

    YanıtlaSil
  24. Hırsla gelen sonuç mutlu etmiyor … Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın...

İlişkide Ustalık Bir İhtiyaçtır

Neden ilişkide ustalık?  Her canlının hayatını devam ettirmesi için gereksinimleri vardır.  Tohum, yeşermesi için toprağa ve suya ihtiyaç duyar. Yeşeren filiz ise, büyüdükçe daha fazla toprağa ve suya ihtiyaç duyar.