Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

En son yayınlar

Uzak Tanıdık

“Cevap verin lütfen. Adınız ne? Beni duyabiliyor musunuz?” Uğultu gibi gelen soruların ardından yavaş yavaş gözlerini açmaya başlamıştı. Geçmiş beş dakikayı hatırlamıyordu bile ama "Adınız ne?" sorusunu duyduğunda tekrar bilinci yerine gelmişti. Sahi kimdi o? Tanıyor muydu bu insanı? Stresten, anlamlandıramadığı olaylardan ve bir türlü tanımlayamadığı davranışlardan dolayı bugün panik atak yaşar hale gelmişti. Filiz uluslararası bir şirkette strateji ve iş geliştirme departmanında çalışıyordu. Arkadaşları tarafından sevilir, ailesinin neşesi olarak adlandırılırdı. Alımlı bir kızdı. İyi eğitim almış, tek çocuk büyümüş, memur olan bir ailenin kızıydı. Hayat ona güzel bir imkân sunsa da o da çabası ile bunların üstüne koymuştu. Yönetemediği ilişkileri ise onun en büyük sınavıydı. Evet hayatın sunduğu imkânlar vardı ama adı üstünde imkândı. İmkânlar insanın kendi bedeli ile elde ettiği şeyler değildi, imkânlara rağmen vereceği tepkiyi görmek istiyordu hayat. “İyi bir ailede büyüm...

What is the Mastery in Relationships Seminar?

The Mastery in Relationships Seminar Program; is a program that guides us to find the real solution to our real problems by revealing our real needs that have been lost among our desires by ensuring the management of our desires. Human desires often align with what they are curious about and interested in.  Therefore, wherever there is a desire, there is also a problem present.  To manage and cultivate our relationships with others, we must first manage our own desires.  As we begin to manage our desires, our lives also start to find balance.  The mastery training in relationships teaches us the methods and rules for persuasion and the journey of transforming negative behaviors into positive ones.  Some Topics Covered in the Mastery in Relationships Seminar: • What is Experiential Design Teaching? • How do we test whether a piece of information is true or not? • How do we distinguish between desires and needs in communication? • So, what are our trends t...

المقايضة ..هي الأمر الذي لا ينقطع الإنسان عن ممارسته كل يوم .Kurbandır Takasların En Güzeli

  أنا أجمّل حياتك، بينما تضفي أنت   القوة على حياتي. أنا أُطعمك، أُلبسك،وأقوم بتربيتك، وأنت بدورك تضفي البهجة لمنزلي.   أعتني بك إن مرضت، وأنت تُنقل إليّ تجاربك. و كأن لسان حاله يقول هذا كل   يوم، وإن لم يُصرّح بكل ذلك لمن أمامه، إلا أنه في الحقيقة «بين أخذ وعطاء متبادل » هكذا هي حياتنا. فمن من الناس يدخل صفقةً لا ربح فيها؟!. بل لم   يُقّدّم   الواحد منّا ماله وممتلكاته، أو روحه، أو زوجه، أو فلذة كبده؟   ما الذي دفع إبراهيم لاتخاذ قرار التضحية بابنه الذي يحبّه حباً عظيماً؟ هل كانت صفقته رابحة؟ هل كان إسماعيل يستحق أن يُقايَض عليه؟ هل يكفي وعدٌ يُقال لتجعله ممسكاً السّكين بيده ؟! إذا كان الثمن هو رضا الله.. فمن ذا الذي لا يُمسك بتلك السكين؟ ومن ذا الذي لا يستلقي   تحتها بشجاعة؟ ومن ذا الذي   يرى ذاته   أثمن من أن يُضحّى بها؟   فالأضحية ليست مجرد أضحية وحسب. كان إبراهيم سيُضحّي بابنه، وكان إسماعيل سيُضحّي بنفسه. كما يُضحّي أهل غزة بأحبّائهم، بصبرٍ وشكر، وكأنهم يُعيدون الأمانة   لمالك كل...

Her Ağacın Kuşu Başkadır

Uçsuz bucaksız bir ormanda, birbirinden farklı ağaçların göğe uzandığı bir yerde, her ağacın kendi kuşu vardı. Meşenin dallarında sabırlı baykuşlar yaşar, incir ağacına düşkün serçeler konar, çam ağaçlarında ise rüzgârla dans eden saka kuşları öterdi. Her kuş, doğasıyla uyumlu ağacı seçmiş, yuvasını orada kurmuştu. Çünkü kuş bilirdi: Yuvasını yanlış dala kurarsa, ne rüzgârla baş edebilirdi ne de açlıkla. Ormanın kıyısında ise başka bir kuş yaşardı. Adı Rava idi. Rava, ne tam anlamıyla bir saka kuşuydu, ne de serçe. O bir İspinozdu. Kanatları biraz parlak renkte, ötüşü biraz farklıydı. Farklı olmaktan gurur duyardı ama bu farklılık ona bir huzur değil, sürekli bir arayış veriyordu. Her sabah başka bir ağaca uçar, "Belki bu sefer bulurum" derdi. Parkları bahçeleri severdi. Ama yaşamın hareketli olduğu yerlerde de kendine bir yuva kuramadı. Sonra da bir ormana bir şehre doğru uçup kendine bir dal aradı.  Bir gün meşe ağacına kondu. Oradaki baykuş ona şöyle dedi: "Biz burada...

Bayram

Bu öykü İbrahim’in öyküsü… Bu öykü, İbrahim’in kurbanını müjdeye çevirdiği öykü… Vazgeçebilmenin mücadelesini verdiği, Vazgeçtikten sonraki mükafatın öyküsüdür kurban. Biri baba ki sınavı; evladını kurban vermek, Ve verdiği sözü tutabilmek. Diğeri evlat ki sınavı; teslim olmak, Kime ve niye teslim olduğunu bilerek. O İsmail ki, teslimiyetin adı… Bıçağın kemiğe dayandığı anları vardır insanın Eşiyle, Evladıyla, Çocuğuyla, İşiyle... Baskıda hissettiği, zorlandığı an… İbrahim’in öyküsü gelsin aklına. Neydi, kimdi insanın hayatındaki vazgeçemediği İsmail’i? “Hangi İsmail’i versem daha iyilerden olurdum?” demeli insan, Sosyal medya hesabı, Ya da uzun uzun uyumaktan vazgeçemediği uykusu, “Kalkar kalkmaz içmesem olmaz!” dediği kahvesi, Belki işindeki aşırılıktan kurtuluşu… Vazgeçtiğinde kuş gibi özgürleşeceği şey neydi? Çünkü insan, ancak vazgeçebildiğinin sahibi olurdu… Yoksa her vazgeçemediğinin kölesi olmaya mahkumdu.  Veren vermiş olur mu hayatta? İbrahim de verdi ve çok zordu, En sev...

İnsanın Şifası

Filiz uluslararası bir şirkette strateji ve iş geliştirme departmanında çalışıyordu. Arkadaşları tarafından sevilir, ailesinin neşesi olarak adlandırılırdı. Alımlı bir kızdı. İyi eğitim almış, tek çocuk büyümüş, memur olan bir ailenin kızıydı. Hayat ona güzel bir imkân sunsa da o da çabası ile bunların üstüne koymuştu. Yönetemediği ilişkileri ise onun en büyük sınavıydı. Evet hayatın sunduğu imkânlar vardı ama adı üstünde imkândı. İmkânlar insanın kendi bedeli ile elde ettiği şeyler değildi, imkânlara rağmen vereceği tepkiyi görmek istiyordu hayat. “İyi bir ailede büyümene rağmen sen ilişkilerini canlı tutmak için ne yapıyorsun? Alımlı olmana rağmen davranışlarına o güzelliği katabiliyor musun?” diye soruyordu insana. Ama tüm sorular sadece soruyu merak eden için gizliliğini açık ediyordu. Güzel bir bahar günüydü, pazar kahvaltısı bitmiş evdeki işlerini toparlamıştı. Saat üçte yürüyüş yapmak için dışarı atmıştı kendini. Bu yürüyüşün hedefi zihnindeki soruları boşaltmaktı. Kendi kendine...

Halası Kılıklı

‘’Ah Deniz ah! Bir türlü bitmedi derdin!’’ Aslı, kızının sınıf öğretmeninin araması üzerine yağmurlu bir çarşamba sabahı okul yollarına düşmüştü. Bir yandan yağmurun ıslatmasıyla hızlanmaya çalışıyor bir yandan durup durup söyleniyordu. Acaba bu defa ne olmuştu? Geçen gün kızını bırakıp eve geldikten kısa bir süre sonra öğretmen tarafından tekrar aranmış ve okula tekrar gitmek zorunda kalmıştı. Bu durum bu hafta ikinci kez oluyordu.  ‘’Anlaşamıyor işte kimseyle, anlaşamıyor! Halası kılıklı, ne olacak! Biraz ablasına benzese ne olurdu sanki?’’ Aslı’nın dediği gibi Deniz ablasından çok farklıydı. Yaşıtlarının olduğu ortamda bile sus pus tek başına oturmayı tercih ederdi. Herkes etrafında dört dolaşır, onu mutlu etmeye çalışırdı. Sık sık ‘’Sıkılıyor musun? İstersen başka bir yere gidelim mi? Beğenmedin mi?’’ gibi sorular sorarlardı. Çok nadiren güldüğü için, herkese göre mutsuz duruyordu. Eşyaları da çok kıymetliydi, kimseyle paylaşamazdı. Geçen gün, komşunun kızı oyuncağıyla oynamaya...

Burnumun Direği Sızlarken

Gözümüzü açtığımız andan itibaren seçimlerde bulunmamızı ister hayat... Bizi diğer canlılardan ayıran şey de bu değil mi zaten? Bize verilen bir “seçim hakkı” yani iradenin olması… Bu seçimlerin çoğunluğu güncel hayata dair seçimlerden oluşur Kahvaltıyı yapıp mı evden çıksam yoksa arada bir şeyler mi atıştırsam... Yeşil kazağımı mı giysem kırmızı kazağımı mı giysem... Metroya yürüyerek mi gitsem yoksa minübüse mi binsem.. Bazen de hayatıyla ilgili dönüm noktası olacak seçimlerde bulunur insan… Okumak istediği bölümü, uğraşacağı mesleği seçerken İlişkiyi başlatmayı ya da yolları ayırmayı seçerken Ortaklık yaparken  ya da şirketten ayrılmayı seçerken Ya da yeni bir şehirde  hayata atılmayı seçerken Peki insan nasıl emin olabilir doğru bir tercihte bulunduğunu? İnsanın seçimlerinden emin olması için elinde seçim kriterlerinin, ölçüsünün ve netliğinin olması gerekir…  Sahi nasıl vermesi gerekir insanın böyle önemli kararları… Görüştüğü kişi ile ciddi bir ilişki başlatabilir m...

Palmiyeden Mesaj Var

Güneşin üzerimize ışıl ışıl doğduğu bir sabahtı bu sabah… Sahilde yürüyüş zamanı dedik çıktık. Sabah sabah yürümek mi “tabiii kii” deyip gelenlerle beraber :) Ne çok yürüyen vardı, koşan, egzersiz yapan, denize giren, kano öğrenmeye çalışan… Güneşin ilk ışıltıları, kuşların cıvıltıları, denizin sessiz dalgaları, sabahın mis gibi ferahlığı…Derin derin nefes alıp bedenin en ücra köşesine kadar çekme hissiyatı, huzuru…Yürüdükçe beni çepeçevre saran yeni ekilmiş mevsim çiçekleri; yeni biçilmiş çimlerin kokusu, gökyüzü ve yeryüzünün rengarenk uyumu…  Ne kadar çok ağaç vardı, çiçek vardı…Ne çok çeşit ne çok renklerde, farklı farklı güzelliklerde... Ama en çok da palmiyeler vardı, çeşit çeşit, büyük küçük, uzun kısa, geniş dar… Aralarında birbirine yakın iki büyük üç de küçük palmiyeyi görünce, palmiye ailesi diye düşündüm. Büyüklerin gölgesi altında küçükler… Ne güzel grup grup ekilip serpilmişler, yetişmişler...  Orada bir palmiye dikkatimi çekti. Gövdesi geniş, sağlam, dimdik, yap...