Disiplini koruyamadığında gevşer insan. Gevşeklik, bir insanın düşebileceği büyük tuzaklardan biri. Ne yeteneği olursa olsun, hangi marifetlere sahip olursa olsun, hiçbirisi işe yaramaz gevşeklik gösterdiğinde…
İnsan gevşediğinde ilmi ondan alınmaya başlanır. Detayları kaçırmaya başlar, yoldan kopmaya başlar. Bereketi kaçar, bereketi kaçtıkça daha gevşer, daha gevşediğinin farkına varmaz. Uyarılar gelir, uyarılar onda şikayete sebep olur. Şikayet ettikçe daha gevşer ve böylece sarmala girer.
İnsan, esneklikle gevşekliği karıştırır. Bir şeyi sağlamlaştırmak istiyorsan, esnekliğini arttırman gerekir. Esneyebilirsen senin hayatının içinde dayanıklılık, sağlıklılık daha fazla olur. Esneklikle gevşekliği karıştırmamak gerekir. Karıştırırsak, o zaman kalitemizden kaybetmeye başlarız. Yaptığımız işlerin kalitesi içerik ve biçim olarak bütündür. Birini iyi yapıp diğerini gevşetemeyiz.
Gazze gevşemiyor… Gazze sımsıkı…
Baskı yüksek olduğunda zihnimizi, kayıplara konsantre olmaktan sakındırmak gerekiyor. Gazze’liler gibi... Konsantre oldukları şey kayıpları değil, kazanacakları cennet ve şehitlik mertebesi. Bu da onların sımsıkı olmasını sağlıyor.
ALLAH’ın, “Düşmanı takipte gevşeklik gösterme.” Emrine uyum sağlıyorlar.
Gazze’de tarım hareketi başlatan Yusuf gibi. Yusuf, Ziraat Mühendisiydi. THAMRA adını koyduğu hareketle, kendi kendine yeterliliği olan, gıda egemenliği olan bir Gazze hedefledi. Amacı, gıdada kendi kendine yeterlik elde etmek ve topraklarını restore etmekti… Çok da güzel yol aldı. İlk günden diyordu ki “Ben buna girişince, bu iş bir noktaya geldiğinde düşman beni tehdit görecek ve öldürecek. O güne kadar ben elimden geleni yapacağım.”
Lider, kendisine iş çıkarandır. Yusuf lider oldu ve tehdit olarak algılanıp öldürüleceğini bilmesine rağmen, işini en güzel biçimde yaptı. Çünkü Yusuf’un ümidi cennettendi. Ve dediği gibi de oldu… Yusuf, adı sahibi gibi güzeldi, yumuşaktı, güler yüzlüydü. Yusuf’u yaktılar. Yusuf yandı mı? Yusuf öldü mü? Şehitler ölmez…
Yusuf, onların ümid edemeyeceği şeyleri ümid ediyordu… Ve başlattığı hareket sürüyor. Dünyanın her yerinden tohum ulaştırılmaya çalışılan bir harekete dönüştü THAMRA… Yusuf bir tohum attı, binlerce tohum yeşerdi…
Yusuf, düşmanı takipte gevşeklik göstermedi. Onun ana stratejisinin açlığa ve ümitsizliğe düşürmek olduğunu gördü ve tam da o stratejilerinin kalbine hançer gibi THAMRA’yı yerleştirdi. THAMRA yaşıyor…
Yusuf esnekti, tohumları yeşertmek ve çadır çadır insanlara ulaştırmak için pek çok çözüm üretti. Engeller ve zorluklar karşısında gevşemedi. En iyi yaptığı şeyi yapmayı sürdürdü: ÜMİT EKMEK… Her tohum bir ümiddi. Onun ümidi de büyüktü ve doğurgandı.
THAMRA’yı taa Missouri’den bir fidanlık ve tohum mağazası duydu. Baker Creek Heirlom Seeds, THAMRA’ya yüzlerce tohum ulaştırmayı başardı. Taa Danimarka’da gerçek tohumlarla üretim yapmaya çalışan birkaç kadın, yerel pazarlarında sattıkları ürünlerin gelirlerini THAMRA’ya bağışladı…
THAMRA, Yusuf’un mirasını, geride bıraktığı misyonu yaşatmaya and içenler tarafından üretmeye ve çadır çadır, elden ele, köşe bucak fide yetiştirmeye, tohum ulaştırmaya devam ediyorlar.
Japonya’dan Yusuke Furusawa gevşemedi. İlk günlerden itibaren Tokyo gecelerinde, ulaşım noktalarında, boykot markaların önlerinde; çantası, karnına ve sırtına astığı Gazze’deki Soykırımı Durdurun yazıları, boynuna doladığı kefiyesi, elindeki “Soykırımı Durdurun” tabelası ile protestosunda gevşemedi. Her gece çevresine, yüksek sesle anlata anlata, boykota davet ede ede tek başına zulmü duyurmaya çalışıyor. Bazen kınanıyor, bazen tartaklanıyor, bazen üstüne tükürülüyor, bazen tehdit ediliyor… Ama Yusuke, Japon Yusuf; tek başına gerçeği anlatmaktan vaz geçmiyor. Bu gece de çıkmayayım demiyor.
Hamada, yemek bloggerı olma yolundayken, başlarına gelen musibete yine yemeği ile doğru tepki vermeye çalışıyor. Elindeki malzemelerden lezzet şöleni yemekler yapıp sunarak, insanların hem anda beslenmelerine hem de yüzlerini güldürmeye çalışıyor. Kendi yüzü gülmüyor ama… Hamada, düşmana kızgın.. Duyarsızlara kızgın… Yüzü sadece çocuklara gülüyor. Hamada, ben ne yapabilirim ki diye köşesine çekilmedi ve geveşemedi… En basit malzemelerden en güzel lezzetlerde ve sunumlarda yiyeceklerle yüzleri güldürmeye devam ediyor. Şimdilerde iki çocuk onu modelliyor Gazze’de..
İgor Dobrowolski, Polonyalı bir performans sanatçısı… Sanatını Gazze’deki soykırımı duyurmak için kullanıyor. Kurguladığı sahnelerde gösterdiği canlı performansla, insanların dikkatini GAZZE’ye çekmeye çalışıyor. O sahneler hiç de kolay değil. Çünkü işkence gören insanların durumlarını, o şartları oluşturarak kendi bedeninde insanlara gösteriyor.
Daha kimler kimler var... Bilmediğimiz de daha kimler var… Kalbi gerçeğe açık olanlar rolleri kapıyorlar… Bulunduğu yerin gerçek iyileri… Serbest dolaşımdayken de insanlıkları aktif olanlar… Serbest dolaşımdayken de disiplinde sımsıkı olanlar…
Bu zaman aktif olma zamanı… Sımsıkı olma zamanı. Hareketinde süreklilik olanların rolleri kaptığı dönem.. Harekete yatırım yapanların dönemi… Öyküyü ancak hareketle geçebileceğini idrak edebilen sımsıkılardan olmak duasıyla…
&
Üzülmeyin gevşeklik göstermeyin. İnanmışsanız üstün gelecek olan sizlersiniz..
YanıtlaSilKaleminize sağlık...
YanıtlaSilGevşemeden iyilik güzellik için güzel roller kapmak nasip olsun her birimize, modelleyebilmek nasip olsun...
YanıtlaSilBir insana belkide en yakışmayan şey; Gevşeklik.
YanıtlaSilBereketini alan, duruşunu bozan, netliğini pasifleştiren, hedefini kalitesizleştiren…
Her zaman canlı, diri, atak olabilmek ne kıymetli.
Hayırda öncü olup bir de onu istikrarla sürdürmek, ancak karakter koyabilenlerin işi... Onlardan olabilmek dileğiyle...
YanıtlaSil🙏🙏🙏
YanıtlaSilYazı o kadar etkiledi ki bir sürü duyguyu aynı anda yaşadım. Hem ümit doldum, hem hüzünlendim, hem gevşeklik gösterdiğim her an için pişmanlık ve utanç duydum hem de canı pahasına iyiliği devam ettirmek isteyenlerin safında yer almak istedim. İyileri duyurmaya çalışan faydalı ve güzel işe motive eden insanlar olduğu için RABBime sonsuz şükürler olsun.
YanıtlaSil“Disiplini koruyamadığında gevşer insan.” Gevşeklikle rahatlamayı dinlenmeyi ne çok karıştırıyoruz.
YanıtlaSil