Ana içeriğe atla

Sakınmak Lazım Faydasız Şeylerden

Yahya Hamurcu

Telefonda bir röportaj videosu izliyordu. Röportajı yapan adam birçok kişiye aynı soruyu soruyordu. ‘Bu  dünyada en çok neyi merak ediyorsunuz?’ Cevaplar birbirinden ilginç ve farklıydı. Bir kişi uzayı merak ettiğini söylemişti, bir diğer kişi su altını. Erkekler kadınları, kadınlar erkekleri merak ediyordu. Para nasıl kazanılır diye merak eden de vardı, para nasıl harcanılır diye merak eden de…

Bir kişi “insanı” merak ediyorum dedi. ‘Neden böyle yürür, neden konuşur? Neden hiç ihtiyacı olmayan şeyleri merak eder? Bunun neden böyle olduğunu anlamak isterdim.’

İzlediği video bittikten sonra saate baktı. Saat epey ilerlemiş, yine yapması gereken işleri yetiştiremeden bir gün bitmişti. 

İnternette video seyrediyordu ama sanki kendi kontrolünde değilmiş gibi hissediyordu. İnternete internet bağımlılığından nasıl kurtulurum diye yazdı. Dopamin detoksu yapılmalı diyenler de vardı. Bazı uzmanlar sınır konulmalı, şu kadar dakika bakılmalı ve sonra kapatılmalı diyordu.

Ne olursa olsun iş insanın kendisinde bitiyordu. Kendisini bir tuzağın içinde hissediyordu. Terlik bile almak istese internete giriyordu. Binbir seçeneğin içerisinde internette kayboluyordu. En sonunda da ne için internete girdiğini unutuyordu. Mesele artık işi kolaylaştırmak falan değildi. Sadece ama sadece oyalanmaktı. Bir bakıp çıkarım diyordu ama girince bir türlü çıkamadığı tuzaktaydı. Etobur bir bitkinin içine düşmüş sinek gibiydi sanki. Girdiği bataklıkta çırpınıyor, elindeki yöntemler onu o tuzaktan kurtarmaya yetmiyordu.

İnternette takılırken çok keyif aldığını düşünüyordu. Ancak bu keyif telefonu bıraktığında kaybolan zamanı görmesiyle sona eriyordu. Keyiften geriye sadece bir pişmanlık kaldığını fark etti. Gece uyumadan önce telefondan bir şeyler seyrederdi. Sabah uyandığında ise ilk işi yastığın altına koyduğu telefonu alıp kurcalamak olurdu. Böyle zamanlarda sanki hiç uyumamış da bir tür anestezik ilacın etkisi ile uyuşturulmuş gibi hissediyordu.  

Sosyal medya denilen o kara delikte kaybolmuştu sanki. Yeni bir başlangıca ihtiyaç duyuyordu. Ne bir kitap okuduğu vardı, ne de dünyada neler olup bittiğinin farkındaydı. Ülkenin dibinde insanlar savaştaydı, soykırım var diyorlardı. İnsanlar boykot diyordu ama neyin neden boykot edildiğini bilmiyordu. 

Ertesi sabah kalktı ve ‘Bugün elime telefon almayacağım.’ dedi. Uyandığında ilk işi eline telefonu almak yerine lavaboya gitmek oldu. İçinde bir boşluk duygusu oluştu. Evi temizledi ve biriken işlerini halletmeye koyuldu. Eli sürekli telefona gidiyordu ama telefonu eline aldığı gibi koltuğun diğer ucuna atıyordu. Telefona bakmaktan gözünü alamadığı için farklı bir şeyler yapmalıyım diye düşündü.

Evde uzun zamandır kullanılmayan eski televizyonu açtı. Haber kanalına denk geldi. Dünya kaynıyordu! Gördükleri karşısında neler olduğunu önce anlayamadı. ‘Bunlar niye birbirlerini yiyorlar? Neler oluyor ya?’ Konuşulanlara kulak kabarttı ve pür dikkat dinlemeye başladı. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, erkekler öldürülüyor. O an sanki bir karabasanın etkisindeymiş gibi hissetti. Üzerinde bir ağırlık olur da uyanırsın ama kalkamazsın ya işte tam öyle. Açlık, soykırım, ölüm ne kadar da normal bir şeymiş gibi gösteriliyordu. Gördükleri karşısında nefes alamıyormuş gibi hissetti. Televizyon ekranında gördüklerini telefonda yaptığı gibi tek parmakla kaydırmak istedi ama olmadı. 

Gördüklerinden sonra kendisini evin dışarısına attı. Uzun zamandan beri ilk kez elinde telefon olmadan dışarı çıkmıştı. Telefonu yanına almadığı için sanki annenin bebeği ile arasındaki göbek bağı kesilmiş gibi hissetti. Açık havada biraz yürüdü. Sevdiği kahveyi içmek için tam o meşhur kahve dükkanına girecekti ki; bir genç eline kağıt tutuşturdu. 

‘Her bir kahveniz, bir kurşun olup bir çocuğa saplanıyor!’

Bir de resim vardı. BOYKOT… PROTESTO… 

Kağıdı bir başkasına da verdiler ancak kadın elindeki telefona bakarken verilen kağıda şöyle bir göz attı. Buruşturup çöpe fırlatarak ‘Sana ne, bu benim seçimim.’ dedi. 

Birileri bu kadar uyanmış tepki verirken, birileri nasıl bu kadar derin uykuda olabilir diye düşündü. Ve bunu gerçekten merak etti. ‘Biri şehrin öbür ucundan gelip elinden ne gelirse yapmaya çalışırken, diğeri bir şeyler yapmaya çalışanı nasıl engeller ki?’ Üzüldü, omuzları düştü… Sanki koşarak gelen birine çelme takmışlar gibi hissetti…

Kurtulmak lazım gerçeği görmeyi engelleyen bağımlılıklardan… Telefondan, bilgisayardan, alışverişten, sigaradan… Sakınmak lazım faydasız şeylerden diye düşündü. Sanki kalpler eğlenceye dalmış, daldığı yerden de çıkamıyor gibiydi. 

İyi de insanın aklını alan onca dikkat dağıtıcı, eğlence varken nasıl olacaktı bu? 

Öğrenmek lazımdı faydasız şeylerden sakınmayı... 

Sonra ise Sakınmada Ustalaşmayı…

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yorumlar

  1. İnsanların gözleri kör kulakları sağır eden bir sistem…yanı başında eşimden, çocuğundan, ülkesinden herşeyden haberi var gibi ama aslında gerçekte habersiz bırakan sistem 😢

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık, bagimli olunca nasilda gerçeklere kör olabiliyor insan...

    YanıtlaSil
  3. Kaleminize sağlık, insan bağımlı olunca nasılda gerçeklere kör olabiliyor...

    YanıtlaSil
  4. Bağımlılık insanı nasıl da duyarsızlaştırıyor. Aslında ne kadar büyük bir tehlike. Başkasına değil sadece insanın kendisine de duyarsızlaştırıyor... Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Sakınmamak insanı nasıl da tuzağın dibine çekiyor… ellerinize sağlık ne güzel yazmışsınız…

    YanıtlaSil
  6. Günümüz gercegi malesef cok guzel anlatılmış Rabbim idrak edip anlamayı nasip ettsin inşallah

    YanıtlaSil
  7. Faydasız olan ilim bile olsa sakınmamız gerektiği öğütlenirken, biz bize faydadan çok zarar veren şeylerin peşinde koşuyoruz maalesef.. insanı merak eden insanı tanımaya başlıyor kendini de tanımaya başlıyor böylece de değişmeye başlıyor...Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Metroya bindiğimde etraftaki insanlara bakıyorum. Hepsi aynı durumda elinde telefon... Bazıları oyun oynuyor,bazıları dizi seyrediyor bazıları müzik dinliyor.Bunları yaparken de hayatı kaçırdıklarının farkında bile değil ler maalesef. Bir adım atmak lazım.Ufacık.

    YanıtlaSil
  9. Sakınmada Ustalaşmak... inşAllah... kaleminize sağlık🌹

    YanıtlaSil
  10. Ne kadar da SU gibi akan bir yazı olmuş. Zamanını faydalı olana harcayanlardan zararlı olandan sakınabilenlerden olabilmek dileğiyle 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Sakınmak

Yaklaşmamak... Sakınmak; Belki biraz korumak, “Gözü gibi sakınmak...” derler ya hani, Çok iyi muhafaza etmek niyetimizi, samimiyetimizi, hedefimizi, Onlara zararı olabilecek her şeyden uzak durabilmek… Sakınmak; Belki biraz da saklanmak. Çok göz önünde bulunmamak. Herkese her şeyimizi anlatmak, göstermek değil de, İyiliklerimizi, yaşantımızı, güzelliklerimizi saklamak… Sakınmak; Belki biraz da sınırlandırmak. Her şeyi yemek değil de, iyi ve temiz yemek… Her şeyi konuşmak değil de, doğru şeyi doğru zamanda ve doğru miktarda konuşmak… Sakınmak; Belki de son hatayı yapmamaya çalışmak değil de, o ilk adımı hiç atmamak, yaklaşmamak, merak etmemek. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsanın merakı neredeyse algısı ve konsantrasyonu oradadır. Meyve yememek değil de, ağaca hiç yaklaşmamak, algıdan çıkarmak. Aldatmamak değil de, o kişiye ikinci kere bakmamak.  Adını, işini, yaşını merak etmemek. Kötülük yapmamak değil de, düşüncesini bile aklımızdan geçirmemek. Dolandırmamak değil de, yalanın