‘’Anneee, park!’’
Kırmızı spor ayakkabılarını kapmış, hızla koşarak öğrendiği iki kelime ile annesinin kucağına atladı Zeynep.
Artık küçük Zeynep yürümeye başladığı için, havalar da ısınmışken, Elif’in park mesaisi başlamıştı. Zeynep, Elif’in ilk çocuğu olduğu için parklarda yeni yeni boy göstermeye başlamışlardı. Evdeki işleri hallettikten hemen sonra, parka doğru yol aldı anne kız.
Caddenin hemen karşısına geçtiklerinde park, büyük bir merdiven ile karşılıyordu onları. Elif kızının öğrenebilme marifetini onun elinden almamak için çaba gösteren bir anneydi. Kızı daha yeni yürümeyi öğrendiği için ciddi bir kaza olmaması adına kızının arkasına geçerdi. Kızının önünden yürümesini teşvik ederdi ki merdiven çıkabilmeyi öğrensin. Hal böyle olunca, 5 dakikada değil de 10 dakikada parka varıyorlardı. Ama Zeynep'in kaslarının gelişmesi ve kendi başına bir şeyleri başarabilmesi için bu 5 dakikalık gecikmeye kesinlikle değerdi.
Parka ulaştıklarında bir kaç tane anne ve çocuk gördüler.
‘’Çocuğum, düşersin dur!’’
‘’Bir dakika sen bekle, ben geleyim!’’ diye bağıran annelerin sesleri birbirine karışıyordu.
Elif dışarıda kimseyi göremeyince oyun alanlarının içine doğru eğilip baktığında görebildi anneleri. Tüm anneler çocuklarının düşmemesi için ‘’güvenli’’ hale getirmeye çalıştıkları oyun alanının içindeydi. Aslında parkın koşulları yeterince güvenliydi. Çocukların yaşları da kendileri için tehlike oluşturabilecek şeyleri anlamaya başladıkları yaşlardı.
Çocuklar birbirleriyle oynamak yerine, anneleri ile oynamayı tercih ediyorlardı. Bu durum, mesleği gereği insanların davranışlarının altında yatan sebepleri anlamaya çalışan Elif'in dikkatini çekmişti.
Elif Zeynep'i diğer çocuklarla oynamaya teşvik ediyordu ama çocuklar pek yanaşmadığı için, Zeynep kendi halinde oynamaya başlamıştı. Parkı inceliyor, arada bir tek başına kaykaydan kayıyor ve kendisiyle oynamayan çocuklara bakarak onların yanlarından geçiyordu.
Elif de kenara geçip bir yandan çocuğunu gözlemlerken bir yandan düşüncelere dalmıştı. Yanında termosta getirdiği kahvesinden bir yudum aldı.
O esnada bir çığlık duyuldu: ‘’Anne beni kurtar, anneee!’’
Elif bu kadar çığlıkla bağıran bir çocuk duyunca tedirgin olup hemen parkın içine doğru tekrar baktı. Çığlık atan çocuk sadece önündeki oyun alanındaki bir demire tırmanmaya çalışıyordu. Sanki salıncak çarpmış gibi bağırması sadece bu yüzdendi. Annesi yanından sadece 2 dakikalığına ayrıldığı için, onun tekrar gelip istediğini yapması için bağırıyordu. Annesi hemen bir hışımla koşup çocuğunu o çıkmak istediği demire çıkardı. Çocuk ayağını bile kıpırdatmadan önündeki demire çıkmış oldu.
Kadın, Elif’in tedirgin biçimde çocuğunun yanına geldiğini görünce,
‘’Ay sizin çocuk yaşına göre ne kadar becerikli böyle! Bizimkini görüyor musun ufacık bir demir için bile nasıl çığlıklar atıp beni çağırıyor!?’’
Elif sadece tebessüm etmişti kadına. Gerçekten onun kızı neden yapabileceği şeylerle ilgili yaygara koparmayı tercih etmiyordu? Her beceri doğuştan mı gelirdi? Yoksa bir çocuğu becerikli hale getiren şeyler mi vardı? Acaba çocuklarımızın, yaşlarına göre yapabilecekleri şeyleri, onların yerine yapmamız mı onları düşünemez veya beceremez bir hale getiriyordu? Üstelik kendilerinden değil de hep başkalarından bekler hale geliyorlardı.
Çocuklar yetişkinler gibi etkisel değil tepkisellerdi. Onların aktarımları yetişkinlere göre daha abartılı kalırdı. Aslında yardım istedikleri pek çok zaman o konu onların üstesinden gelebileceği bir şey olurdu. Ebeveynlerini ölçmeyi severdi çocuklar. Elif de bunu bildiği için her yardım çığlığının gerçekte yardım ihtiyacını ifade etmediğinin farkındaydı. Çocuğunun biraz zorlanmasına fırsat vermek gerekirken insan ‘’kurtarıcı’’ olmayı seçiyordu. Böylece ilerleyen zamanlarda çocuğundan şu cümleleri duyma ihtimalini arttırıyordu:
‘’Anne, mezun oldum bana iş bulun!’’
‘’Baba, kurtar beni yine geçen seferki gibi borca girdim!’’
‘’Anne, kurtarın beni şu otobüslerden. Araba istiyorum!’’
Elif'in içi acıdı. Çocuğunu her çığırdığında kurtaran ebeveyn, çocuğunun yaşam ve ilişki becerilerini elinden söküp ne kadar da kalitesiz bir hayata hazırlıyordu. Keşke bilseler diye mırıldandı... Keşke bilseler...
&
Çocuklarımız adına herşeyi yapıp ona iyilik yaptığımızı sanıyoruz😔 yetiştirenlerden oluruz inşallah 💐
YanıtlaSilPark günlükleri gerçekten yazmakla bitmez, bazı anneler şikayet ederken, bazısı durumun vehametinin farkında bile değil; kendi aşırı korumacı tavrını doğru seninkini yanlış bulabiliyor... Her annenin deneyimlediği ders çıkarılacak bir yazı olmuş, ellerinize sağlık...
YanıtlaSilİnsan sevdiklerini koruyabileceğini sevdiklerini kurtarabileceğini zannediyor.
YanıtlaSilEllerinize sağlık çok güzel bir yazı.
Emeklerinize sağlık, gerçekleri anlatıyor diğer yazılarınız gibi...
YanıtlaSilİyi bir ebeveyn, yetiştiren olmak duasıyla... kaleminize sağlık🌿
YanıtlaSilKaleminize sağlık ne kadar basit görünen ama hayatımızı etkileyen hareketlerimiz var...
YanıtlaSilSeminerleriniz sayesinde doğru zannettiğim pek çok yanlışı farkettim. Bazı şeyleri yaşayarak acı acı anlıyor insan. Acılar yaşamadan, bilgi ile öğrenenlerden olmak dileğiyle :)
YanıtlaSil