Ana içeriğe atla

Böl Parçala ve Yönet

Yahya Hamurcu

Kalemin ucu bile artık yazmak istemiyordu. Kalem kağıdın üzerinde hareket etmek istemezse Arif’in eli nasıl yazacaktı? Önünde duran kağıdın üzeri rakamlarla doluydu. Artılar, eksiler, bölmeler, çarpmalar… Arif “Ne yapacağım, bu işin içinden nasıl çıkacağım?!” diye düşündü. Elindeki sayfalara baktı bir süre. O kadar çok açık vardı ki zaten dolmuş bir sayfayla çözülecek gibi değildi. Baştan başlamalıydı. Temiz bir sayfa ve ucu açılmış bir kalem lazımdı. En önemlisi de dışarıdan deneyimli bir göz. 

Büyük bir problemi vardı. Evlilik arifesindeydi. Birbirlerinin tüm zamanlarında, iyiliklerine vesile olmaya niyetliydiler. Evet bu onlara ikramdı. Ama ev kiralamak, düğün salonu, gelinlik, salon takımı derken tüm birikimi bitmişti. Çözüm bulmaya çalışıyordu Arif. Bereketli bir evi olması için yanlış borçlanma yapmak istemiyordu. Bu zamana kadar hep dikkat etmiş, kazandığı kadar harcamış, borç alma işine hiçbir zaman sıcak bakmamıştı. 

Ama şimdi durum farklıydı. Evlenecekti ve ihtiyaç listesi uzadıkça uzuyordu. O yüzden sürekli yazıyor, karalıyor, tekrar tekrar hesap yapıyordu. Evet her şeyi olsun istiyordu ama mutlu bir evlilik için bunların hepsinin olması mı gerekiyor diye de düşünmeden edemiyordu. Ama nişanlısına karşı mahçup olmak istemediği için onun her istediğini almaya çalışıyordu.

İnsanlar her şey bir anda olsun ister. Çok güzel bir evi olsun ama hiç zorlanmasın, çok güzel bir eşi olsun ama hiç nazlanmasın, çok zengin bir eşi olsun ama hiç tutumlu olmasın… Halbuki bu istenen şeyler bir anda olacak kazanımlar değil, bir süreç isteyen kazanımlardır. Bir süre ve biraz bedel… İnsanı hayatında bir yere vardıran şey varsa o da bedeldir. İnsan bedel ödeyerek güçlenir ama bedelsiz yaşamak ister.

“Eskiler ne yapıyordu acaba?” diye düşündü. Küçükken anneannesini dinlerdi bazen masal dinler gibi. Evliliklerinin ilk yıllarında kendi evleri bile olmadığını, yıllar içinde ayrı eve taşındıklarını anlatırdı. Birçok eşyalarını sonra sonra aldıklarından bahsederdi. Ama en mutlu yıllarının o zamanlar olduğunu da söylemeden geçmezdi. 

“Demek ki her şey tam olmak zorunda değil.” dedi Arif kendi kendine. Birilerine danışmaya karar verdi. Önce patronuyla konuşacaktı. Mustafa abinin 30 yıllık evliliği vardı. O nasıl girmişti bu yola? Babası mı vermişti evini, arabasını, eşyasını? Sonra da dayısı ve en son da babası ile konuştu. Ortak bir öyküleri vardı. Mutluydular. Evet hala mutluydular ama hatırladıkları, gözlerinin içini güldüren anılar hep yoklukta yaptıklarıydı.

“Biz iki karyola aldık. Gündüz oturduk gece birleştirip yattık. Hatta çocuklar ilkokula giderken hala evimizde sehpa yoktu, ders çalışsınlar diye orta sehpa aldık.” dedi Mustafa abi.  Şu anda en genişinden yatakları vardı. Ama o eksiklik, o çıraklıktaki yaşadıkları onları bugüne getirmişti. “Yavaş yavaş yaptık. Her şey bir anda olmaz oğlum.” dedi babası. “Bir ay cezve aldık. Bir sonraki ay fincan. Üçüncü ay kahve aldık. Ama üç ay bekleyince o kahve bize Yemen’den yeni gelmiş gibi geldi.” dedi dayısı. Neşeli ama özlem dolu bir kahkaha attı. 

Arif tüm bunları dinleyince gereksiz yere ne kadar yaşamını zorlaştırdığını fark etti. Kafasında hem kendini düze çıkartacak hem de evliliğinin bereketli bir yuva olmasını sağlayacak stratejiyi bulmuştu. Böl, parçala ve yönet.

Ders çalışmanın stratejisiyle, eşya almanın, ekonominin, devlet yönetmenin bile stratejisi aynıydı. Günü bölmek, zamanı bölmek, geceyi bölmek, ihtiyacı bölmek, kazancı bölmek… Sadakasını, zekatını vere vere alacaktı. İyi kızdı nişanlısı. Sabrederdi, hatta belki hoşuna bile giderdi. Her ay bir eksik tamamlardı. Belki böylece evliliklerinin ilk zamanlarını da daha keyifle geçirirlerdi. Yazmaya devam etti. Böldü, parçalara ayırdı ve listesini daha yönetilebilir bir hale getirdi. Acil ihtiyaçları öne sıraladı mı, gerisi artık zamanla kolaylaşacaktı…

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 


Yorumlar

  1. Yazı ne güzel bir açılım yaptı zihnimde, insan mutlu aileleri görüyor ama hiç nasıl başlamışlar ne yollardan geçmişler ona bakmıyor da şu anki imkanlarıyla mutlularmış zannediyor. Sıkıştığında o yoldan yürümüş insanlara sormak öykülerine bakmak, Arif gibi bu strateji benim de içimi rahatlattı.

    YanıtlaSil
  2. İnsan her şeyi bir anda olsun istiyor, olmayınca kendini başarısız sanıyor. Aslında herşeyi başarmanın stratejisi kaleminize sağlık 🥰💐

    YanıtlaSil
  3. Gerçekten günümüz evliliklerinin uzamasının çokça duyduğum sebeplerinden.. Yazı bana annemlerin evimizi yapma içini döşeme zamanlarını aklıma getirdi. Misafir geleceği zaman artık ihtiyaç deyip alınan sehpalar, amcamlardan getirilen ödünç koltuklar :) ve sonrası ne güzel bi bereket... Hayatımızın her yerine yayılabilecek bi strateji kaleminize sağlık✨

    YanıtlaSil
  4. Gözde Gümüş8 Ağustos 2024 16:56

    Herşeyi eksiksiz alınca problem yaşamayız sanırken asıl problemlerin buralardan çıkması ne kadar ironik... Kaleminize sağlık.. bilinç açıcı bir yazı olmuş 👏🏼

    YanıtlaSil
  5. Bir şeyin yöntemini bilmek nasıl da açıyor onunla ilişkili tüm kapıları… Hayatımızda tam da gözümüzün önünde olan bu yasaları deşifre edebilmek ve onlara uyumlu yaşayabilmek nasip olsun… Emeğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  6. Kaleminize sağlık ✏️ ne güzel geldi bu yazıyı okumak

    YanıtlaSil
  7. “Ders çalışmanın stratejisiyle, eşya almanın, ekonominin, devlet yönetmenin bile stratejisi aynıydı. Günü bölmek, zamanı bölmek, geceyi bölmek, ihtiyacı bölmek, kazancı bölmek…” kelimeyle iki kelime ama insanın hayatını nasıl da değiştirecek güce sahip.

    YanıtlaSil
  8. Maalesef ki insanoğlunun sabırsızlığı ve dolayısıyla gelen bedelsizlik mutluluk değil mutsuzluk yaşatıyor.

    YanıtlaSil
  9. İmkanların artması ne yazık ki mutluluğumuzu arttırmıyor, aksine mutluluğumuzdan eksiltiyor. Ne kadar sade anlatılmış :)

    YanıtlaSil
  10. Böl parçala ve yönet.....
    👏👏
    Yıllar önce bir seminerde karınca fili nasıl yer diye soru sorulmuştu, cevabı ise parçalara ayırarak idi. İnsan bu stratejinin derinliğini anlayabilse hayatta başaramayacağı hiçbir şey yok Yeter ki derinliğini anlayabilsin. Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  11. Böl, parçala, yönet... ne kadar da hayat kurtaran bir strateji... Emeğinize sağlık🌹

    YanıtlaSil
  12. Hersey tam olursa yaşamanın ne anlamı kalır ki ... En güzel hikayeler kitlikta yaşanılanlar değil mi ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Sakınmak

Yaklaşmamak... Sakınmak; Belki biraz korumak, “Gözü gibi sakınmak...” derler ya hani, Çok iyi muhafaza etmek niyetimizi, samimiyetimizi, hedefimizi, Onlara zararı olabilecek her şeyden uzak durabilmek… Sakınmak; Belki biraz da saklanmak. Çok göz önünde bulunmamak. Herkese her şeyimizi anlatmak, göstermek değil de, İyiliklerimizi, yaşantımızı, güzelliklerimizi saklamak… Sakınmak; Belki biraz da sınırlandırmak. Her şeyi yemek değil de, iyi ve temiz yemek… Her şeyi konuşmak değil de, doğru şeyi doğru zamanda ve doğru miktarda konuşmak… Sakınmak; Belki de son hatayı yapmamaya çalışmak değil de, o ilk adımı hiç atmamak, yaklaşmamak, merak etmemek. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsanın merakı neredeyse algısı ve konsantrasyonu oradadır. Meyve yememek değil de, ağaca hiç yaklaşmamak, algıdan çıkarmak. Aldatmamak değil de, o kişiye ikinci kere bakmamak.  Adını, işini, yaşını merak etmemek. Kötülük yapmamak değil de, düşüncesini bile aklımızdan geçirmemek. Dolandırmamak değil de, yalanın