Ana içeriğe atla

Düşünmeden Yaşamak

Ne kadar da az düşünüyoruz
Ne kadar da az düşünüyoruz! Doğduğu andan itibaren insana çizilmiş bir yol vardır. Bu klasik kadercilik anlayışı değildir ama ailesi tarafından, toplum tarafından, insanlar tarafından çizilmiş bir yoldur.

Her bebek bakıma muhtaçtır, ondan pek bir şey beklenmez. O bebek illa ki büyür, bazıları daha rahat, bazıları daha zorluklarla. Okula başlar, önünde uzun bir maraton vardır artık. “Çok düşünmene gerek yok.” denir. Derslerine çalışsın, sınavlarına odaklansın yeterlidir. Hala bakıma muhtaçtır. Artık ondan bir şeyler beklenmesi gerekirken hala beklenmez. 

Okul biter. Yapılacaklar listesine atılan bir tik gibi hayatın tamamlanan ilk adımına bir tik atılır. Sırada ikinci basamak vardır; çalışma hayatı. Bazıları daha erken atılır buna, bazıları daha geç. İnsan bir şekilde kendi ayakları üzerinde durmak zorundadır ne de olsa. İş hayatı biraz rayına oturunca da evlilik gündemi düşer önüne. Sonrası da çok sürprizli değildir. Çocuktu, hayat telaşıydı, ülke gündemiydi derken zaman akar gider. 

Çoğu insan kendisine çizilmiş yolda gider çoğu zaman. Hiç düşünmeden… Önünde açılan kapılardan içeri girer. Hayatının iplerini eline almaktan kaçınır. Sorumluluk almaktan kaçınır. Akıntıya kapılan bir dal parçası gibi su nereye doğru akarsa, yol nereye götürürse oraya gider.

Peki çoğu insandan geriye kalan azı? O “az” olan insanlar, nadir bulunanlar, çoğunluktan sıyrılanlar… Onlar nasıl yapıyor bunu? Nereden geliyor bu eminlik hissi?

Bir şey çoğunluğun tercihi diye benim de tercihim olmak zorunda mı?

Bugünlerde Ayla’nın zihninde dönüp dolaşan soru tam da buydu. O daha rahat bir çocukluk geçiren taraftaydı. Evde ailesinin okulda öğretmenlerinin kıymetlisi olmuştu her zaman. Güzel bir üniversitede okumuş, iş hayatına da hızlı bir giriş yapmıştı. Dışarıdan bakıldığında her şey yolundaydı. Peki o zaman nedendi o içini kemiren his? Geceleri uykusuz bırakan, zihninde sürekli konuşan o ses? 

Eksik hissediyordu. Bir insan her şeyi tamken nasıl eksik hisseder ki? Yaptığı işten, hayatta olduğu noktadan tatmin değildi. “Saçma.” dedi içinden. “Şımarıklık yapıyorsun. Daha ne istiyorsun?” İşin içinden çıkamadığı noktalarda kendisini böyle susturur, zihnini meşgul edecek bir şeyler bulurdu. 

Huzursuzdu. Kendisine çizilen yolda ilerlerken kaybolmuş hissettiğinde kim olduğunu hatırlamaya çalışırdı. “Ne güzel bir ailen var. İnsanların çoğu işsizken güzel bir işin var. Sağlıklısın, şükret!” Hayatta kendisini tatmin edecek şeyi bilmiyordu. Bunu bulmaya çalışmanın acısı yüksekti, bu acı da onu bulunduğu konumu sevmeye zorluyordu. 

İnsan hayatta neyi istemediğini bilir. Ama ne istiyorsun diye sorulduğunda, onun cevabını vermek o kadar kolay değildir. İşin içine düşünce girer. Yüksek konsantrasyon gerekir. Nitekim o 1’i bulabilmek için kalan 359’u elemek gerekir. 

Ne kadar da az düşünüyoruz…

Ben ne istiyorum?

Seçim kriterlerim neler?

Hayatımdaki insanlardan beklentim ne?

Evet düşünmek zordu. Ayla da hep bundan kaçmıştı; hayatıyla ilgili düşünmek ve inisiyatif almaktan… Kendisine verileni verilen şekilde yaşamıştı. Risksiz ve kolay. Ne istediğiyle değil de hayatın karşısına ne çıkardığıyla ilgilenmişti.

Hayatın önüne koyduğunu seçtiğinde ekstra bir çabaya ihtiyacı yoktu çünkü. Sonuç olumsuz olduğunda, yol tıkandığında sığınabileceği bahaneler çoktu. Ama sonuçların sorumluluğunu almak istemediği için kendi hayatının seçim yetkisini eline almadığında ne yaparsa yapsın net olamayacaktı. 

Üniversite sınavından iyi bir puan aldığında bu üniversiteye girmelisin demişlerdi. Okuyacağı bölümü çok da araştırmadan tercihini yapmıştı. Önündeki en kolay seçenek buydu. “Gerçekten bu bölümü okumak istiyor muyum?” diye düşünmemişti.

Mezun olduğunda aldığı ilk iş teklifini kabul etmişti. Teklif güzeldi, çalışmak da gerekiyordu. İnsan bir şekilde kendi ayakları üzerinde durmak zorundaydı ne de olsa. “Gerçekten burada çalışmak istiyor muyum?” diye düşünmemişti.

Hayatındaki kişiler bile kendi isteklerine göre hayatına girip çıkmışlardı. Bir yere çağırıldığında gitmiş, ona sorulduğunda cevap vermişti. İlişkilerine yön verememişti. “Gerçekten bu ilişkiyi hayatımda istiyor muyum?” diye düşünmemişti.

Evet, gerçekten de düşünmemişti. Peki neden? O zaman düşünseydi şimdi içinde bu boşluğu hissetmeyecekti. Ama nasıl düşünecekti ki? “Ben şu bölümü okumak istiyorum.” deseydi ve okurken zorlansaydı ne olacaktı? O iş teklifi geldiğinde “Ben henüz hangi sektörde olacağıma karar veremedim.” diyerek reddetseydi ve istediği bir noktada iş bulamasaydı ne olacaktı? 

Her seçim bir sorumlulukla gelir. İnsan o sorumluluğu almaktan kaçtığı için hayatındaki yetkisini de yavaş yavaş bırakır elinden. Hayatını başkalarıyla birlikte yönlendirmeye başlar çünkü bu sorumluluğun acısını da paylaştırır. 

Kendi hayatına yön verememişti. Gelişine yaşamıştı. Sorumluluk almaktan kaçmıştı çünkü. İpler elini kestiği için tamamen bırakmıştı. Akıntıya kapılmış bir dal parçası, rüzgarda oradan oraya savrulan bir yapraktı. Bunu fark etmek derinden sarstı Ayla’yı. Önce çok üzüldü, sonra fark edebildiği için şükretti.

Çoğu insan gibi kendisine çizilmiş yolu gitmişti çoğu zaman. Hiç düşünmeden… Anladı ki o çoğunluktan sıyrılması için hayatı hakkında düşünmesi gerekir. Hayatta verilen hiçbir şey boşuna değildir. Eğer insana bir seçim hakkı verildiyse o yaptığı seçimlerle hayatını yönlendirmesi beklenir. 

Hayat büyük bir sahnedir aslında. Her insan kendi sahnesinden sorumluysa o sahnenin yetkisi de onda olmalıdır. İnsan seçimlerinin sorumluluğunu almak istemediğinde yetkiden de vazgeçer. O yetkiyi ailesine, topluma bıraktığında da kendi tercih etmediği seçimlerin sonucunu yaşamış olur.

Hayatımı ne kadar yönlendirebiliyorum?

İnsan, hayatın ona çizdiği yolda yürüyebilir. Okur da, çalışır da, evlenir de. Önemli olan bunları kolay olduğu için ya da öyle olması gerektiği için değil, kendisi tercih ettiği için yapmasıdır. 

En önemlisi, insanın hayatı ve seçimleri hakkında düşünmesi gerekir. Sadece akıntı bu yönde olduğu için mi bu yönde gidiyorum? Yoksa bu yön benim tercihim mi? Sorumluluklarımın yetkisi bende mi? Hayatımın ipleri kendi elimde mi?

İnsanın ancak sağlam nedenleri varsa, kendini tanıyıp ne istediğini çok iyi biliyorsa o akıntıda savrulan bir dal parçası olmaktan çıkıp, akıntıya yön verebilen hale gelir. Ne istediğini bilip aksi olduğunda arkasında durabiliyorsa, sorumluluğunu alabiliyorsa, yetkisine de seçim hakkına da sıkı sıkıya tutunabilir.

Bazen önünde açılan kapılardan girmek yerine açılan kapıyı reddetmek gerekir. Bazen de reddedilmekten korkmadan, cesaret göstererek o hiç açılmayacakmış gibi görünen kapıyı denemek gerekir. Kapı açılır ya da açılmaz, ama insan kendi sahnesinde bir seçim yapmış ve hayatının yetki ve sorumluluğunu kendi eline almış olur.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu

Yorumlar

  1. Ne istediğini bilen, ben bir düşüneyim deyip hemen karar vermeyen insan ne karizmadır😊

    YanıtlaSil
  2. insan keşke düşünebilse, kaybettiği yeteneğini tekrar kazanabilse bir çok problemini kolayca çözebilecek.
    Unuttuğumuz kavramları yeniden hatırlatıyorsunuz, emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Yetki kimdeyse sorumluluk ondadır.
    Hayatımı kim yönetiyor, gerçekten ne kadar da az düşünüyoruz öyle değil mi. Düşünceyi doğru yere koymayı Rabbim nasip etsin. Doğru şey de yorulmayı doğru kararlar almayı nasip etsin. Hayata kendi kararlarımızla doğru tepkiler vermeyi bilinçli tepkiler vermeyi nasip etsin.

    YanıtlaSil
  4. Çaldığın kapılar açılır ya da açılmaz ne fark eder... ama sen seçimini yapmış hayatının yetki ve sorumluluğunu kendi eline almış olursun...

    YanıtlaSil
  5. Oyle az düşünüyor ki insan kendine iyi gelen ne ise Allaha baglanır gibi bağlanıyor. Biri onu yönetsin, ona hedef koysun, seçimlerini belirlesin bunun dışına çıkarsa da suçlu sayılsın.. Ama öyle bir de illüzyon yaşasın ki kendini başarıyoır zannetsin.. Ama mutlu degil hep bir tetikde olma hali var. Hani özgürlük.. Bagımlı olmuş kendini özgür zannediyor. Çık çıkamıyor. Kal mutlu degil. Bunun adı da ilim.

    YanıtlaSil
  6. İnsanın hayatında yapacağı seçimlerle ilgili düşünmesi ne kadar kıymetli… çünkü her seçim bir sonuçla geliyor. Seçim yapmaktan kaçmak da bir seçim aslında, beraberinde sonuçlarıyla gelen :)

    YanıtlaSil
  7. Hep sorumluluk almaktan kaçmaya çalışıyoruz ama o evin faturalarını veya kirasını ödemeden oturum hakkı verilmiyor….

    YanıtlaSil
  8. Gerçekten de yetki kimdeyse sorumluluk ondadır.

    YanıtlaSil
  9. Bir şey çoğunluğun tercihi diye benim de tercihim olmak zorunda mı?

    YanıtlaSil
  10. Tok olduğumu zannederken iliklerime kadar aç olduğumu hissettiren o şeyin adı ne olabilir? Belki de açlığımı doyurmaya çalıştığım şey baştan başa sahtedir...

    YanıtlaSil
  11. Cok ihtiyacim olan bir yazıydı
    Teşekkürler 🌸
    Kalemimize saglik✏

    YanıtlaSil
  12. İnsanın seçim kriterlerini belirlemesi için ve seçimlerinin tüm yönleri ile sorumluluğunu alabiliyor olması ne büyük bir nimet, ne büyük bir konfor doğru adımlar ile yola çıkmak ve dönüşümün hem lezzetine hem keyfine şahit olmak.gercekten şükrü arttıracak sebeplerden beslenmek:))

    YanıtlaSil
  13. Emeğinize sağlık. Hedef koyup, o hedefin sorumluluğunu alanlardan olmam dileğiyle…

    YanıtlaSil
  14. Her seçim bir sonucu getiriyor. Ama sonuca odaklanmadan doğruyu seçebiliyor olmak ve buna odaklanmak ne kıymetli🥰

    YanıtlaSil
  15. Yetki kimdeyse sorumluluk ondadır...

    YanıtlaSil
  16. Berna Bostancı4 Ocak 2023 18:47

    İnsanın kendi hayatının hem sorumluluğunu hem yetkisini alması çok önemli. Ama bazen de kendi sorumluluğumuzu alıyoruz başkalarınınkini de alıyoruz. Ama yetkiyi tutup başkalarına veriyoruz. Yetki kimdeyse sorumluluk onda olması demek denge demek. Herkes kendi sahnesine sahip çıktığında ilişkiler daha dengeli hale geliyor

    YanıtlaSil
  17. Sonuçlarını bizim yaşadığımız seçimlerin yetkisi de bizim olmalıdır. Aynı zamanda yanlışıyla doğrusuyla o seçimlerin sorumluluğu da…O zaman yaşadığımız olumluluklar ve olumsuzluklar, hatalar ve doğrular anlamlı oluyor. Her biri ders almamızı, yetişmemizi, daha iyiye gitmemizi sağlıyor. İnsan kendini ve hayatını farkına vardığında üzerine düşünmeye başlıyor. Düşündükçe ise verdiği kararlardaki kalite ve netlik artıyor…

    YanıtlaSil
  18. En önemlisi, insanın hayatı ve seçimleri hakkında düşünmesi gerekir. Sadece akıntı bu yönde olduğu için mi bu yönde gidiyorum? Yoksa bu yön benim tercihim mi? Sorumluluklarımın yetkisi bende mi? Hayatımın ipleri kendi elimde mi? Kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  19. “Bir insan her şeyi tamken nasıl eksik hisseder?”

    Somut şeylerle tam olacağını düşününce insan bu girdapta kaybolabiliyor maalesef

    YanıtlaSil
  20. 👌👌👌👌👌👌

    YanıtlaSil
  21. 4 ay sonra yeniden okudum. Yepyeni bir ayrıntı daha tokat gibi çarpttı. Yazanın kalemine sağlık!!!

    “ Bazen önünde açılan kapılardan girmek yerine açılan kapıyı reddetmek gerekir. Bazen de reddedilmekten korkmadan, cesaret göstererek o hiç açılmayacakmış gibi görünen kapıyı denemek gerekir. Kapı açılır ya da açılmaz, ama insan kendi sahnesinde bir seçim yapmış ve hayatının yetki ve sorumluluğunu kendi eline almış olur.”

    YanıtlaSil
  22. Çok normalleştirmisiz düşünmemeyi...

    YanıtlaSil
  23. Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Sakınmak

Yaklaşmamak... Sakınmak; Belki biraz korumak, “Gözü gibi sakınmak...” derler ya hani, Çok iyi muhafaza etmek niyetimizi, samimiyetimizi, hedefimizi, Onlara zararı olabilecek her şeyden uzak durabilmek… Sakınmak; Belki biraz da saklanmak. Çok göz önünde bulunmamak. Herkese her şeyimizi anlatmak, göstermek değil de, İyiliklerimizi, yaşantımızı, güzelliklerimizi saklamak… Sakınmak; Belki biraz da sınırlandırmak. Her şeyi yemek değil de, iyi ve temiz yemek… Her şeyi konuşmak değil de, doğru şeyi doğru zamanda ve doğru miktarda konuşmak… Sakınmak; Belki de son hatayı yapmamaya çalışmak değil de, o ilk adımı hiç atmamak, yaklaşmamak, merak etmemek. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsanın merakı neredeyse algısı ve konsantrasyonu oradadır. Meyve yememek değil de, ağaca hiç yaklaşmamak, algıdan çıkarmak. Aldatmamak değil de, o kişiye ikinci kere bakmamak.  Adını, işini, yaşını merak etmemek. Kötülük yapmamak değil de, düşüncesini bile aklımızdan geçirmemek. Dolandırmamak değil de, yalanın