Ana içeriğe atla

Var Olmaya Çalışmak

ben sadece güzel olmak istedim
Ben sadece güzel olmak istedim...

 -Yeşil mi mavi mi? Hayır. Peki kırmızı? Hayır yaa pazartesi günü kırmızı kazağımı giydim. En iyisi sarı eteğimi giyeyim, dar ve naylon ama beni daha zayıf gösteriyor. Hem de bu hafta ilk kez bu rengi giyiyorum, belki fark ederler. Fuşya topuklu ayakkabımı da giyerim. Biraz rahatsız ediyor ayaklarımı ama ne yapalım güzellik bazen acı çekmektir. Evettt, aynaya geçelim şimdi. Parlak bir şeyler yapmam lazım daha canlı gözükeyim. Farımı parlak seçeyim o zaman. Makyajmı da yaptım mı hazırım. Ayy çok geç kaldım ama neyse. Güzel bir şeyler giydim. Ne yapalım, güzellik biraz zaman alıyor. 

İki saat geçtikten sonra Elmas sonunda hazırlanabildi. Ve işe vardı...

-Elmas hanım farkında mısınız saatin kaç olduğunu? 

-Kusura bakmayın biraz trafikte takıldım. 

-Lütfen daha dikkatli olun.

Elmas içine çekti ve gözlerini devirerek masasına geçti...

“Anlamadım yani, bu güzelliğe kızılır mı? Hem de daha günaydın bile demeden. Nasıl kıydı bana? Neyse onlar şimdi fark ederler.” dedi. 

- Ayşe’ciğim, Murat! Günaydııın.

-Günaydın. 

-Bugün sizce bir değişiklik yok mu burada?

-Ne gibi? Anlamadık.

-Hiç!

Elmas daha çok kızmaya başladı. Hiç kimse onun güzelliğine bir şey demiyor, daha da kötüsü fark etmiyorlardı bile. Oysa sabah erkenden kalkıp saatlerce hazırlanmıştı. Üstelik işe de geç kalmıştı. Hafta sonu alışveriş merkezlerinde geçirdiği vakitleri, harcadığı paraları düşünmek bile istemiyordu. “Neyse yılmak yok yarın daha farklı şeyler giyeceğim.” dedi kendi kendine. 

O nedenle ertesi gün daha da yeni bir şey denedi, kıyafet, ayakkabılar, makyaj... Ve yine bir önceki günden farklı tepkiler almadı. Yani beklediği gibi olmadı. Elmas’ın beğenilme, övgü alma, dikkat çekme isteği azalmıyor, hatta gün geçtikçe artıyordu. O da güzellik konusunda yaptıklarını artırmaya başlamıştı. Hatta işin ucu estetiğe kadar vardı. Ama gün gittikçe etrafındaki kişilerden gelen övgüler azalmaya başladı. Hatta çoğu zaman yaptığı, giydiği, taktığı farklı şeyler dikkat çekmiyordu bile. Ve bir gün iş yerine yeni bir çalışan geldi. Ayşe elinde çay fincanıyla Elmas’ın masasına yaklaştı. Gözüyle çaktırmadan yeni gelen kızı işaret ederek: 

-Elmas şu güzelliği gördün mü? MaşaALLAH çok tatlı bir kız. Vallahi oğlum olsa evlendirirdim. O derece beğendim. 

-Nesi var anlamadım, sıradan biz kız işte. Hatta çirkin bile diyebilirim. Görmüyor musun ne kadar sade, sıradan, şekilsiz bir şeyler giymiş. O üzerindeki etek altmışlı yılların modası... Hangi yılda yaşıyoruz ALLAH aşkına? Giyilecek şey mi bu? 

-Aşk olsun sana! Sen onunla bir konuş, iki çift laf et, gör bak o zaman. Çok tatlı, sevecen, hoş sohbet. Üstelik bir çok konuda da çok bilgili, ruhu çok güzel. Onunla oturup saatlerce konuşsan sıkılmazsın. Ve sürekli gülümsüyor. Daha ne olsun?

Elmas çok kırıldı o anda. Kendisi için beklediği kelimelerin hepsini yeni gelen kız için söylüyordu Ayşe. Kaç yıldır burada çalışıyordu, kendisinin farkına varmamışlardı. Daha iki gün önce işe başlayan kız için methiyeler diziliyordu. Bu güzellik işine ne çok emek, para, zaman harcamıştı. Ama hiçbir zaman bunları duymamıştı. Üstelik kendisi de tatmin olmamıştı yaptıklarından. 

Karşısına onun kadar emek sarf etmeden istediği övgüyü alabilen biri çıkınca,  öz güveni daha da azaldı. Daha da çok kıyafet almak, makyaj yapmak istedi. Her para harcadığında, güzellik salonlarında saatler geçirdiğinde, makyaj yapmaktan yorulduğunda; kendine söylediği cümleyi bir kez daha tekrarladı: “Ne yapayım, ben sadece güzel olmak istedim”. 

Öyle miydi hakikaten? Elmas "sadece güzel olmak istedim" diyerek bu işin içinden çıkabilir miydi? Ayrıca gerçekten sadece güzel mi olmak istemişti? Yoksa orada var olmak, ilgi görmek mi istemişti? Henüz kendisine itiraf edememiş de olsa, Elmas’ın asıl isteği var olmaya çalışmak, ilgi görmekti. Tüm yaptıkları kendisini bulunduğu ortamda var etmeye çalışmaktı. Ama tam tersi olmuştu. Var olmaya çalıştıkça yok olmuştu. Giyinmenin, alışverişin, makyajın miktarını artırdıkça sanki onu birileri görünmez kılıyordu. İlgi bekledikçe iltifat duymuyordu. Girdiği ortamda ilk fark edilen olmak istedikçe fark edilmez oluyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsan var olmaya çalıştıkça yok olur.

Elmas, birilerinden iltifat beklemeksizin kendisine yeni bir şeyler kattığında görünür olacaktı. Bu hayatta yapıp ettiklerini kendisini parlatmak için değil kendisini geliştirmek için yaptığında var olacaktı. Çünkü var olmak sadece somutta değil soyutluğuyla birlikte var olmaktı; bilgisiyle, merhametiyle, bakışıyla, iyi niyetiyle, alçak gönüllülüğüyle…

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 
Yahya Hamurcu


Yorumlar

  1. Guzel olmakta sorun yok da zihnimizdeki guzellik zannimiz o kadar baskaymis ki o yuzden cok yanilmisiz...

    YanıtlaSil
  2. Ana fikir güzel de daha gerçekçi olması adına diyalogları geliştirmekte fayda var. Böyle biraz yapay duruyor. Yine de elinize sağlık, mesaja odaklanalım biz

    YanıtlaSil
  3. İç güzelliği önemli derler ya hep:) dış güzellik bi yere kadar ama iç güzellik olmazsa ilişki sıkıntıya giriyor 🌿

    YanıtlaSil
  4. Eskilerin bir lafı vardı önemli olan insanın iç güzelliği... Bunu unuttuk baktığımız şey sadece görüntü yada insanın sahip oldukları şeyler. Kendimize yatırım yapmak yerine yüzümüz deki çizgileri yok etmeye büyük uğraşlar verir olduk.

    YanıtlaSil
  5. Sen zaten güzelsin Elmas


    Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Elmaslar ne cok cevremizde...
    İnsanı ilüzyona düşürüp yanlışlar yapmasına sebep olan iki soyut istek: beğenilme ve kabul görme isteği değil mi...

    YanıtlaSil
  7. Kıymetli olan şey biçimi süslemektense içeriği güzelleştirmeye konsantre olabilmek… hayatın her alanında 😊

    YanıtlaSil
  8. Her şeyde öyle oluyor değil mi

    Miktarı arttırdıkça karşı taraftaki etkisi gittikçe azalmaya başlıyor 😊

    YanıtlaSil
  9. İşin aslı sade olan, samimi olan, iyi niyetinden yüzü parıldayan insan çekicidir.

    YanıtlaSil
  10. Somutluk artınca soyutluk azalır..

    YanıtlaSil
  11. Soyut somuttan üstündür. Somutluk arttıkça etkisi azalıyor. Kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  12. Herşey zıddını var ediyor..her aşırılık bir süre sonra zıddını var ediyor. Ve Güzel olalım derken çirkin bile olabiliyoruz.

    YanıtlaSil
  13. Ortalik mankenlik ajansina donmus ama evlenilecek kisilikte hatun/adam kalmamis :( Dis goruntuye onem verdikce, kisiligimizi gelistirmeyi es gectik…

    YanıtlaSil
  14. Somutta ve soyutta var olabilmek
    İkisi birlikte olunca anlamlı olan

    YanıtlaSil
  15. Soyutluk varsa somutun bir anlamı vardir..
    Kaleminize saglik✏

    YanıtlaSil
  16. Önemli olan biçim değil, önemli olan içeriktir. Emeğinize sağlık…

    YanıtlaSil
  17. Evet biçim önemlidir fakat içerik gelişime yönelik değilse etkisi uzun soluklu değildir. Hayatın içinde; gelişebilen, güçlenebilen ve güzelleşebilen karakteri oluşturabilmek dileğiyle:)

    YanıtlaSil
  18. Dış güzellik tabii önemli ama soyut güzelliği de koşuda geride bırakmamalı :) sihirli kelime “denge” burada da yer buldu kendine :)

    YanıtlaSil
  19. İnsan somut güzelliğiyle belli bir yaşa kadar güzeldir.... Ama soyut güzelliğiyle her yaşta güzeldir...

    YanıtlaSil
  20. İnsanın yanlış yere konsantre olması nasıl da kendini bitiriyor değil mi.?
    Gerçek güzellikle sahte güzellik bir olur mu.? Çok farkındalık oluşturan bir yazı olmuş. Ellerinize yüreğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  21. Var olmaya çalışırsan hiç olursun. 🌱

    YanıtlaSil
  22. Miktar etki yasasını bilip dengeyi koruyabilmek😍

    YanıtlaSil
  23. Somutluk arttıkça soyutluk nasıl da azalıyor…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın...

İlişkide Ustalık Bir İhtiyaçtır

Neden ilişkide ustalık?  Her canlının hayatını devam ettirmesi için gereksinimleri vardır.  Tohum, yeşermesi için toprağa ve suya ihtiyaç duyar. Yeşeren filiz ise, büyüdükçe daha fazla toprağa ve suya ihtiyaç duyar.