Ana içeriğe atla

Palmiyeden Mesaj Var

Yahya Hamurcu

Güneşin üzerimize ışıl ışıl doğduğu bir sabahtı bu sabah… Sahilde yürüyüş zamanı dedik çıktık. Sabah sabah yürümek mi “tabiii kii” deyip gelenlerle beraber :) Ne çok yürüyen vardı, koşan, egzersiz yapan, denize giren, kano öğrenmeye çalışan…

Güneşin ilk ışıltıları, kuşların cıvıltıları, denizin sessiz dalgaları, sabahın mis gibi ferahlığı…Derin derin nefes alıp bedenin en ücra köşesine kadar çekme hissiyatı, huzuru…Yürüdükçe beni çepeçevre saran yeni ekilmiş mevsim çiçekleri; yeni biçilmiş çimlerin kokusu, gökyüzü ve yeryüzünün rengarenk uyumu… 

Ne kadar çok ağaç vardı, çiçek vardı…Ne çok çeşit ne çok renklerde, farklı farklı güzelliklerde... Ama en çok da palmiyeler vardı, çeşit çeşit, büyük küçük, uzun kısa, geniş dar… Aralarında birbirine yakın iki büyük üç de küçük palmiyeyi görünce, palmiye ailesi diye düşündüm. Büyüklerin gölgesi altında küçükler… Ne güzel grup grup ekilip serpilmişler, yetişmişler... 

Orada bir palmiye dikkatimi çekti. Gövdesi geniş, sağlam, dimdik, yaprakları kocaman kol kanat germiş gibi, güçlü korumacı… Gövdesindeki kabukların arasından başka başka bitkiler çıkmış, büyümüş, sarmalamış. Nasıl yani? Gövdesinde başka bir bitkiyi mi beslemiş? Evet, kabuk kabuk gövdenin içinde, hem de topraksız halde… Kendi yaşamını sürdürebilmesi gerekirken, dallarının yapraklarının ihtiyacı varken, o paylaşmış, başka bitkilere kucak açmış, toprağı olmuş, can suyu olmuş… 

Şu ana kadar gördüğüm tüm güzellikler gibi bu da bir mucize değil midir? Ama bambaşka bir mucize… Palmiyenin mucizevi mesajı, bambaşka bir paylaşım hikayesi… Çok kıymetli, ders alınası, ders verilesi…  

Paylaşan paylaştığı şeyden daha kıymetlidir bu hayatta. 

Çirkin ördek yavrusu hikayesindeki gibi; anne kuğunun bu yavruyu sahiplenmesi, koruması, yetiştirmesi çok kıymetli değil miydi? Bir köpeğin, yavru kediyi emzirmesi, bir koyunun köpeği emzirdiğini, yavrularının arasına kattığı görülmemiş şeyler değil… Yavrularının süte ihtiyacı varken paylaştırıyor olmaları…İnsan olarak da süt annelerimiz yok mudur? Kendi bebeğinin süte ihtiyacı varken ihtiyacı olan başka bir bebeği emzirebiliyor olmak… 

Veren verdiği şeyden, paylaşan paylaştığı şeyden daha kıymetlidir bu hayatta. Bunları yapmaksa cesaret ister, cömertlik ister, merhametle birlikte güç ister. En önemlisi de gönülden vermek ister. 

Zordur insanın kendi bebeğinin süte ihtiyacı varken başka bir bebeği emzirebilmesi… 

Zordur insanın kendi karnı açken aç olanla paylaşabilmesi …

Zordur ama çok kıymetlidir. Yapan yaptığından daha kıymetlidir. 

Kendi derdi varken, derdine çare ararken başkasının derdini dinleyip dert edinen, omzuna yaslanmasına izin veren…

Ahh insan bir bilse! 

Bilse ki ne kadar yardım ederse o kadar yardım görecek, hatta ummadığı yerden daha fazlasıyla…

Bilse ki ne kadar aç olanı doyurursa o kadar doyacak, hatta daha da lezzetlisiyle…

Bilse ki yetimi okuturken kendi evladı da fayda görecek, hatta daha çok temasıyla… 

Bilse ki o palmiye kabuğunda yetiştirdiği bitkiler onun dallarına yaprağına can katacak, hatta daha da güçlenmesiyle…

Zordur insanın kendinden bir şeyler paylaşması, kendi bedelini paylaşması... Kazandığından, sahip olduğundan birilerine pay vermesi, vazgeçmesi… 

Ama insan bilirse bundan fayda görecek, bilirse bundan bereket görecek ve yüce güçten desteklenecek, daha çok veresi gelmez mi? 

Ne kadar verirse daha fazla gelecek, kazandığının yaptığının teması artacak, mutlu olacak, mutlu edecek, buna şahit olursa daha çok veresi gelmez mi?

Palmiyeye bakıp örnek almaz mı? Koyuna bakıp kendi yavrularına bir yetimi katmaz mı?

Daha çok ihtiyaç görmesi, daha çok yetiştirebilmesi, yetime sahip çıkabilmesi, okumak isteyene destek olabilmesi, çalışmak isteyene kapı açabilmesi… 

Azın bereketi vardır paylaşılırsa bereketi artar. Az veren candan çok veren maldan derler…

Önemli olan sahip olduğunun paylaşabildiğin kısmıdır. Senden çıkan her kısımdır.

Ne güzeldir okumasına destek olduğun bir öğrencinin doktor olduğunu, öğretmen olduğunu görebilmek…

Ne güzeldir yetiştirdiğin çocuğun topluma faydalı bir insan olduğunu görebilmek…

Ne güzeldir evlenmelerine destek olduğun çiftin mutlu yuva kurduğunu görebilmek…

Ne güzeldir yetiştirdiğin çalışanının kaliteli iş yaptığına, kariyer yaptığına şahit olabilmek…

Aç bir insanın doyduğunda yüzündeki tebessümü hissedebilmek… Susuz bir insanın ferahlamasını…Okumak isteyen gencin umutlarını…

Ne güzeldir kendinde olana, imkana, paylaşarak kıymet katabilmek…

Kıymetlendirebilmek…

Veren verdiğinden, fayda veren verdiği faydasından, ihtiyaç gören gördüğü ihtiyaçtan daha kıymetlidir…

En kıymetlisidir...

Bedelinden, imkanından, moralinden, sabrından, zamanından, keyfinden, merhametinden, sevgisinden, mutluluğundan verebilmesi…

İşte hayat o zaman kıymetlenir, başka hayatları kıymetlendirir… 

Sahip olduğun bereketlenir… 

Mutluluk, haz, huzur hissedilir…

Sen bereketlenirsin…

Kıymetlendirirsin…

Kıymetlenirsin… 

Ahh insan bir bilse! 

Asıl kıymetli olan nedir bir bilse! 

Verilen mesaj gerçekte nedir bir görse! 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir: Mutlu ve başarılı olmak…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; Kim Kimdir, İlişkilerde Ustalık, Başarı Psikolojisi, Sakınmada Ustalık programlarını sunar. Böylece insanların mutlu ve başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın...

Sakınmak

Yaklaşmamak... Sakınmak; Belki biraz korumak, “Gözü gibi sakınmak...” derler ya hani, Çok iyi muhafaza etmek niyetimizi, samimiyetimizi, hedefimizi, Onlara zararı olabilecek her şeyden uzak durabilmek… Sakınmak; Belki biraz da saklanmak. Çok göz önünde bulunmamak. Herkese her şeyimizi anlatmak, göstermek değil de, İyiliklerimizi, yaşantımızı, güzelliklerimizi saklamak… Sakınmak; Belki biraz da sınırlandırmak. Her şeyi yemek değil de, iyi ve temiz yemek… Her şeyi konuşmak değil de, doğru şeyi doğru zamanda ve doğru miktarda konuşmak… Sakınmak; Belki de son hatayı yapmamaya çalışmak değil de, o ilk adımı hiç atmamak, yaklaşmamak, merak etmemek. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsanın merakı neredeyse algısı ve konsantrasyonu oradadır. Meyve yememek değil de, ağaca hiç yaklaşmamak, algıdan çıkarmak. Aldatmamak değil de, o kişiye ikinci kere bakmamak.  Adını, işini, yaşını merak etmemek. Kötülük yapmamak değil de, düşüncesini bile aklımızdan geçirmemek. Dolandırmamak değil de, yala...