Gözümüzü açtığımız andan itibaren seçimlerde bulunmamızı ister hayat...
Bizi diğer canlılardan ayıran şey de bu değil mi zaten?
Bize verilen bir “seçim hakkı” yani iradenin olması…
Bu seçimlerin çoğunluğu güncel hayata dair seçimlerden oluşur
Kahvaltıyı yapıp mı evden çıksam yoksa arada bir şeyler mi atıştırsam...
Yeşil kazağımı mı giysem kırmızı kazağımı mı giysem...
Metroya yürüyerek mi gitsem yoksa minübüse mi binsem..
Bazen de hayatıyla ilgili dönüm noktası olacak seçimlerde bulunur insan…
Okumak istediği bölümü, uğraşacağı mesleği seçerken
İlişkiyi başlatmayı ya da yolları ayırmayı seçerken
Ortaklık yaparken ya da şirketten ayrılmayı seçerken
Ya da yeni bir şehirde hayata atılmayı seçerken
Peki insan nasıl emin olabilir doğru bir tercihte bulunduğunu?
İnsanın seçimlerinden emin olması için elinde seçim kriterlerinin, ölçüsünün ve netliğinin olması gerekir…
Sahi nasıl vermesi gerekir insanın böyle önemli kararları…
Görüştüğü kişi ile ciddi bir ilişki başlatabilir mi?
Bu kişiyle ortak iş yapabilir miydi?
Mutlu olacağı çalışma ortamı burası mı?
Bu kararları verebilmesi için seçim kriterleri olmalı insanın.
İhtiyacını doğru tespit eden kişi, seçim kriterini de belirlemiş olur hayatta. Yani seçim kriterlerini belirlemesi için ihtiyacını doğru tespit etmeli insan..
Benim ihtiyacım olan ilişki ne? Bende olmayanı bana kim verebilir? Ve ben ilişki kuracağım insanlara ne verebilirim?
Sürdürülebilir sağlıklı bir ilişki kurmak, doğru seçimlerde bulunmak için ihtiyacı doğru tespit etmek gerek. İhtiyacını doğru tespit etmeden girdiği her süreçte mutsuz olur insan. O adam, kadın, okul, arkadaş, kurs, iş yeri günün sonunda ihtiyacını karşılıyor mu? Ve sen o ilişkide, ortamda ihtiyaç karşılayabiliyor musun? Yoksa hoş geldin tartışmalar, kendini anlatmaya çalışmalar, karşıyı ikna etme çabaları, eksiklik hissi ve kocaman mutsuzluk…
Ancak seçim kriteri olan insan kiminle ilişki kurup kiminle ayrışacağını bilir...
İhtiyacını tespit eden, seçim kriterleri olan insan, neyi seçmesi gerektiğini belirlediği gibi nelerden vazgeçmesi gerektiğini de belirler.
Çünkü insan sadece ilişkiyi başlatarak veya ilişkide kalarak değil, vazgeçerek de bir seçimde bulunmuş olur..
Yoksa “Burnunun direği sızlarken” nasıl vazgeçişlerde bulunabilir insan?
Uzun zamandır ilişki yaşamayı isteyip beyaz atlı prensini beklerken…
Tam da karşısında, ellerinde çiçekler, kapında sırılsıklam, gözlerinin içine bakarak “seninle hayatımı birleştirmek istiyorum” diyen bir adam…
Evet her şey çok romantik, birlikte çok güzel vakit geçiriyorsunuz…
Ama o ilk heyecanlı anlar gidip birbirinizi tanımaya başlayınca hayata bakışınızda ortak hassasiyetleriniz, ortak açlıklarınızın olmadığını görüyorsun…
Senin için önemli olan bu sınırlar, seni sen yapan değerler karşı taraf için çok anlamsız…
Kalbin pıt pıt devam etmek istiyor ama elindeki kriterler, ölçüler de sana “bip bip” dur sinyalleri veriyor… Aradığın, ihtiyacın olan ilişki bu değil, bir de bu ölçülerle bak “bip bip”…
Anda hazla yapılan seçimler insanı toplamda zarara uğratır.
Elinde seçim kriteri, sınırları olmayınca kalbinin sesini dinleyerek bir ömür mutsuzluğuna da EV-VET deyip yanılabilir insan.. Boşuna dememişler aşkın gözü kördür diye.. O an heyecanına yenik düşerek aldığı bir kararın onun senelerce mutsuzluğuna sebep olacağını bilse, durup düşünmez mi insan seçimleri üzerine…
Elindeki kriterleri olan insan duyar, uyarı sinyallerini.
Burnunun direği sızlasa da canı acısa da doğru seçimlerde bulunur…Vazgeçebilir…
Şimdi elinde ölçülerinle “hayır” derken sızlar burnunun direği… Ama sadece şimdi…
Şimdi acı gelecek belki vazgeçişi… Ama her anlık acı, toplamda faydaya götürür insanı… Ancak o vazgeçişi yaparak kendine iyi gelecek ilişkiler kurabilir insan…
Yorumlar
Yorum Gönder