O kadar çok zamana ve paraya ihtiyacı vardı ki. Bir işe girmesi gerekiyordu. O ise bunu nasıl yapacağını bile bilmiyordu. Yıllardır hayatın içinde çok bedel ödemişti. Yıllardır derken neredeyse 5 yaşından beri. Onca emek sonunda aldığı karşılık neydi? Koca bir haksızlık.
Ayşegül gerçek bir profesyoneldi. Önüne konan hiçbir teknolojik aletin ağa bağlanmaması mümkün değildi. Çünkü o ve yaşıtları dokunmatik telefonların, bilgisayarın olduğu bir dünyaya doğdu. Sussun diye eline telefon verdiler. Yemek yesin diye önüne tablet açtılar. Ailesi arkadaşlarıyla vakit geçirirken oyalanması için ona oyunlar, videolar izlettiler. Ayşegül de bunların hepsinin hakkını verdi. Çok çalıştı, eve ve ailesine hiç pürüz çıkarmadı. Ta ki o güne kadar. O gün her şey değişti. Çünkü o artık evsiz bir sosyal medya fenomeniydi.
Hiç anlamadı ailesi onu. Hiç hak ettiği değeri görmedi. Oysa git dedikleri tüm okullara gitti. Başla dediler başladı, bitir dediler bitirdi. Eve geldi sessiz sakin odasına geçti. Soru sorarlarsa cevapladı, sormazlarsa hiç konuşmadı. Yemek hazır dediklerinde masaya geçti. Yemek bitince tabağını mutfağa bırakıp odasına gitti. Ailesinin tek bir isteği vardı. O da Ayşegül’ün okulda çok başarılı olması.
Anne ve babası için durum hayal gibiydi. Mutlu bir aileleri vardı. Daha ne olsun, sorun çıkartmadan okuyan sağlıklı bir çocukları vardı. Liseyi sessiz sakin bitirdi. Üniversitede istediği yeri kazandı. Zaten çok büyük istekleri de olmadı. Tek derdi vardı, elinden telefon düşmüyordu. Okuldaki durumu iyi diye ailesi işin bu yanını hiç denetlemedi. Ne diye çomak sokacaklardı ki? Her şey yolunda gidiyordu. Sadece biraz fazla internet başında zaman geçiriyordu. Aslında dersler online olduğunda faydasını da görmüşlerdi. Başkaları zorlanırken Ayşegül bir çırpıda olayı çözmüştü.
Sakin bir kız olmasına rağmen okuldan eve heyecanla gelirdi. Sevinçle odasına koşardı. Keyifli bir çocuk yetiştirdiklerini düşünen ebeveynlerinin göğsü kabarırdı. Ama o başka bir hayatın coşkusu içindeydi. Onu bekleyenler vardı. Onu seven başkaları vardı. Ve onlara koşmak için saatleri sayıyordu. Ders çalışırken canlı yayın, pijamalı canlı yayın, kitap okurken canlı yayın, mesajlara cevap vermek, sohbet odaları açmak… Kimsenin olmadığı hayatını, hiç kimselere açıyordu.
Sosyal medya, evin dışında da yaşadığını hissettirirdi. Orada onu hep öven arkadaşları vardı. Canlı yayına başladığında hiç görmediği tanımadığı insanların gönderdiği kalpler, hediyeler, gerçekten sevildiğini, beğenildiğini düşündürüyordu. Başka bir Ayşegül daha vardı. Canlı, sürekli gülen, binlerce arkadaşı olan… Ayşegül olmayan, sahte olan…
Fakat o gün her şey değişti. Çünkü Ayşegül okulu bitirdi. Artık mesleğini yapması için bir iş bulması gerekiyordu. Ailesi bu tatlı kızın iş hayatına atılıp kendi ayakları üzerinde duran bir genç olmasını bekliyordu. Peki bu nasıl olacaktı? Bir ev yönetmekle ilgili, anahtarı çevirerek kapıyı açmak dışında ne biliyordu?
Hemen iş bulmak istemediğini, biraz dinlenmek istediğini söyledi. Ailesi onu haklı buldu. Güzel bir tatili hak etti dediler ve onu bir de tatile gönderdiler. Dinlensin ve gelip iş bulmak için gerekli motivasyonu elde etsin istediler. Ayşegül valizini hazırlarken dostları hep yanındaydı. Kıyafetlerine övgüler yağdırdılar. Bir ekranın arkasında yaşayan insanlara hayallerini anlattı. Tatil bitince aynı coşku ile eve dönüş yolunu paylaştı.
Sonra her şey başladığı yere döndü. Ailesinin ona bir sürprizi vardı. Ona bir iş bulmuşlardı. Artık çalışma zamanıydı. Sorumluluk alma ve hayatı paylaşma zamanıydı. Bir yetişkindi ve yetişkin gibi davranmalıydı. Ayşegül şaşırdı. Nasıl yani, hemen mi? Daha çocukluktan çıkmamıştı ki? Yapamayacağını söyleyip ağlamaya başladı. Bu yapılan koca bir haksızlıktı.
Bir çocuk neden evinde kalamıyordu? Salondaki süs eşyalarını yere fırlattı. Bağırdı, çağırdı ve kendini odasına kapattı. Anne ve baba şaşkındı. Boğazlarına bir yumruk takıldı. Üzüntü içinde düşündüler. Acı ama gerçekti. O artık çocuk değildi. Yetişkin bedeninde bir çocuk. Sorumluluk vermek için biraz geç mi kalmışlardı?
Birbirlerine bakamadılar, ama sessizce anlaştılar. Ertelenen her şey büyümüştü. Şimdi bu denetimsiz ve sorumluluk bilinci ile yetişmeyen yetişkin ama çocuk ile ne yapacaklardı? Ebeveynleri nereden başlayacaklarını düşünürken, Ayşegül çoktan sohbet odası açıp, gözyaşları içinde uğradığı haksızlığı anlatmaya başlamıştı.
İnsanların geneli çocuk yetiştirme ile büyütmeyi karıştırırlar. Bir çocuğun büyümesi, ebeveynlerinin elinde olan bir süreç değildir. Ona yemek yedirmek, çok yesin diye uğraşmak çocuğu kendi büyüttüğü yanılgısındandır. Her istediğini almak, onu eğlendirmeye çalışmak aslında insanın kendini oyalamasıdır. Ama insan bunu fark etmediğinde, çoktan orta yaşa yaklaşsa da zihni hala ergen olan insanlar biriktirir etrafına…
Oysa önemli olan yetiştirmektir. İyi bir insan yetiştirmek… Ayırt edebilen, doğru seçimler yapabilen, doğrularını arttırabilen, hatalarını anlayıp pişman olabilen, pişmanlıklardan ders çıkartabilen, can sıkıntısını yönetebilen bir insan… Çocuk kalan değil, olgunlaşan bir insan….
&
İnsanın ilişkilerinde en çok yanıldığı konulardan biri bu maalesef, zorluklarda yanında durmak motive etmekten çok onun yerine bir şeyleri yapmak. Birinin sorumluluğunu ona iyilik yapıyorum adı altında elinden almak ne kadar çok yaptığımız bir şey. Ve Ayşegül'ün hayatında da gördüğümüz gibi ne büyük yanılgı.
YanıtlaSilDersleri başarılı diye süreçte yaptıkları sineye çekilmiş bir çocuk... İşin kötüsü kendi de gerçekten bilmiyor hatalı olduğunu. Ailesi de o da ders çalışmanın, okulda başarılı olmanın yettiğini düşünüyor. Okulda başarısız olsa belki erken önlem alacaklar, ama okul başarısı=hayat başarısı anlamına gelemiyor malesef 😞
YanıtlaSilİnsanların en çok düştüğü ama farkında olmadığı bir konu. Tek konuda başarılı olanlar, hayatın içinde, insan ilişkilerinde çok zayıf kaldılar… yetişkin evet ama çocuk başlık tam ifade ediyor😔
YanıtlaSilÖyle bir ölçü ki “sürekli haksızlığa uğradığını düşünmek”… İnsanın hayatıyla ilgili öyle ipuçları veriyor ki… Gerçekten iyi ki ilim var! Ölçülere göre algılayıp aktaranlardan olabilmek dileğiyle ✨
YanıtlaSil"Aman dersini çalış, başka bir şey istemiyoruz senden" tarzı çocuk yetiştiren ebeveynler, sonra çok büyük "keşke"lerle başbaşa kalıyor maalesef. Peki böyle biri varsa yaşantımızda, toparlanmaz mı? Tabii ki toparlanır. Çok da güzel olur. Nasıl? Bedelle... Sadece doğru bedel tasarımlarına ihtiyaç var.
YanıtlaSilGünümüz ebeveynlerinin yaşadığı kroniklesmis meselelerden biri... Iyi niyetle ama yanlış bir strateji ile her türlü imkanı sermelerine rağmen onları hayal kırıklığına ugratan evlatlar.. Günümüz gerçeğini göz önüne getiren bir yazı olmuş, kaleminize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSil"Kimsenin olmadığı hayatını, hiç kimselere açıyordu." ne kadar da doğru bir söz... Kaleminize, emeğinize sağlık...
YanıtlaSilSussun diye eline telefon verdiler. Yemek yesin diye önüne tablet açtılar. Ailesi arkadaşlarıyla vakit geçirirken oyalanması için ona oyunlar, videolar izlettiler. Ayşegül de bunların hepsinin hakkını verdi...
YanıtlaSil“Yetişkin bedeninde bir çocuk. Sorumluluk vermek için biraz geç mi kalmışlardı?” Hayatın içinde ne kadar çok karşılaşıyoruz böyle insanlarla.
YanıtlaSilyetişmesi için hiç bir şey yapılmamış yetişkin çocuklar :(
YanıtlaSilGençlerin hayali bu artık malesef... Bir iş bulacağıma yorulacağıma oturduğum yerden kazanırım düşüncesiyle gerçek hayattan daha da uzaklaşan bir nesil...
YanıtlaSilAilelerin yol yakınken bunu farketmesi ne kadar kıymetli olur... Ekrandan gözünü ayıramadan sahte bir dünyanın çocukları gerçek hayatla yüz yüze gelince tam bir travma yaşıyor. Bu yazı da gelecekten bir pencere açtı. Teşekkürler farkettirdiğiniz için
YanıtlaSilÖmrümüz yettiğince bakıcaz artık, elimiz üzerinde diyor anne baba. Bir işimiz yok emekliyiz zaten, çocuğa da bakarız, yemek de yapmazsın yapıyoruz biz zaten... diye diye ne iyi niyetlerde hala büyütmeye çalışıyor. Yapamıyor napalım diyor... Yol yakınken farketmeyi en azından üzerinde bir düşünmeye sevkeder bu yazı. Ellerinize sağlık
YanıtlaSilAnlık rahatlatan imkanların, haneye yazdıklarını sonra tahsil etmesi ne acı... Dikkatli olup erken farketmek ve bedelli yetiştirmek gerek...
YanıtlaSilOysa her zaman işaretini verir hayat... Sahte dünyada sosyallik, gerçek dünyada asosyal yapar insanı..
YanıtlaSilKanayan yaramız bu öyküler her yerde...
YanıtlaSilCan sıkıntısını yönetebilen insan olmak mı? Bu çok ilginç çünkü sürekli çocuklara onları meşgul tutacak etkinlikler üretmeye çalışmak çok yıpratıcı... Ama bunu yapmanın anne olmanın gereği olduğunu düşünüyordum. Oysa ki eskiden bizim de canımız sıkılırdı, kimse de o kadar oralı olmazdı. Sonra gider ya bi iş yapardık, ya ders çalışırdık...
YanıtlaSilBüyütmek değil yetiştirmek... Yeni nesil gürbüz boylu poslu, yaşlarını tahmin edemiyorsun ama malesef bir dükkan emanet edemiyorsun, markete yollayamıyorsun...
YanıtlaSilİmkanlar marifetin önünde engel...
YanıtlaSilGünümüz gerçeklerini net bir şekilde anlatan bir yazıydı emeğinize sağlık..
YanıtlaSilOysa insan o an yaptıklarının yarın ona geri döneceğini bilmiyor.. ebeveynler o iyi olsun diye yaptıkları ( yaptırmadıkları/ödetmedikleri bedeller) her şey onun marifetlenmesi önünde engel.. keşke bilselerdi. :)
Biz çocuğumuzun bir şeyi eksik kalmasın derken eksikliğini hissedemediği eksikleri ile büyütmüşüz meğer.Sonrasında “ bu hayattan bir zevk alamıyorum” diyerek başka başka yollara çıkıyor yolları. Halbuki ne güzelmiş başına gelen problemleri çözmeye çalışarak zorlanması, hem güçlenip gelişmesi, hemde başarılı hissedip gözleri parlayarak sana sevinçle anlatması…
YanıtlaSilDoğru tepkiler doğru sevinçlerin sebebiymiş…teşekkürler Deneyimsel öğreti…
Ne kadar rahat ederse bir çocuk, o kadar rahatsız bir gelecek onu bekliyor😏
YanıtlaSilYetişen ve yetiştirebilen olmak ümidiyle…
YanıtlaSilÇocuk büyütmekle yetiştirmek arasında ne kadar uçurum var…
YanıtlaSilböyle böyle kendimizi de yetiştireceğiz umarım
YanıtlaSil