Elif o gün okuldaki deneme sınavına girmişti. Sınavdan çıktığında yüzünde bir mutsuzluk vardı. Her sınava girdiğinde yine olmadı, yine yapamadım diyerek kendini eliyordu. Sınavda başarısız olacağını düşünüp ağlamaya başlayıp sınava odaklanamıyordu.
Sınav bitiminde annesi onu almaya geldi.
Yüzünde kaygı, tedirginlik ve yenilmişlik vardı.
Annesi sordu ' Nasılsın, sınav nasıl geçti ?' diye sordu.
Elif’de derin bir sessizlik vardı..
Ve o cümleyi söyledi “ onlar yapabilir ama ben yapamam zaten” dedi..
Annesi 'Nasıl yani, neden sen yapamazsın' dedi.
'Bilmiyorum onlar yapar işte' dedi.
Peki, bu öğrenilmiş başarısızlığın tohumu nerede atılmıştı?
Hayatın içinde doğduğumuz andan itibaren kararlar veriyoruz. Her karar sonraki kararları inşa ediyor.
Elif çocukluğunda bile parka gittiklerinde, kaydıraktan kaymak için de başka çocuklar geldiğinde kenarda durup 'onlar kaysın anne, ben sonra kayarım' derdi . Böylece eylemden kaçardı aslında..
İlkokulda sıranın en sonunda oturması, arkadaşlar edinmek için onlardan girişim beklemesi ve kendini hep durdurması gibi davranışları vardı.
İşte çoğu zaman insan önce kendini eliyor.
Ben yapamam onlar yapar!
Bu iç sesi olumluya nasıl çevirebiliriz?
Bir hedefimiz olduğunda ' Evet, denerim.. Tekrar tekrar denerim... Olana kadar denerim' diye ısrar edebilmek gerek..
Vazgeçmemek gerek..
Sonuçlar için sebepler oluşturmak gerek..
Oysa eyleme geçmediğimizde ya da her vazgeçtiğimizde öğrenilmiş başarısızlıklar kendi içimizde ağlar örüyor. Ve her adım attığımızda önce o ağa takılıyoruz.
Annesi Elif’in bu tedirginliğini fark edince bunu nasıl değiştirebiliriz diye düşündü. Henüz nasıl başlayacağını bilmiyordu ki Elif bir gün eve geldi 'Anne ben voleybol oynamak istiyorum' dedi. Belki yine kendine inanmıyordu ama en azından öyle bir istek vardı. Annesi bir uygulama alanı bulduğu için çok mutlu oldu.
Elif için bir okul buldu ve birlikte gittiler. Annesi Elif’i gözlemliyordu; Elif tedirgindi. Yine yapamazsam, ya olmazsa bakışları vardı.
Annesi 'Elif, bugün oyuna gir ve sadece eğlen, gel' diyerek onu rahatlattı. Önce eğlen, keyif al dedi. Topa vuramasan da, yapamasan da sadece iyi vakit geçir.
Elif şaşkınlıkla 'Oynayamazsam bir şey olmaz mı?' diye sordu.
Annesi 'Hayır sen önce sahayı tanı, topa adapte ol ve keyif al, bugünlük bu yeterli' dedi.
Tabii Elif de bir tebessüm oluştu ve sahaya gitti. Oynayamıyor ama keyif alıyordu. Bu şekilde haftalar geçti ve Elif artık sahanın en iyi oyuncularından oldu. Kendisini elemiyor, oynayabildikçe özgüveni yerine geliyordu.
Elif bir sahada yapabildiğini görünce diğer sahalarda da başarılı olabilmenin, yavaşça acele etmeden olabileceğini düşündü. Diğer sahalar için umutluydu artık..
Bizler de kimi zaman böyle değil miyiz?
Hayatın içinde bize öğretilmiş üzerimize yapışan 'ben yapamam' larımız yok mu?
İşte onları basite disipline olup önce küçükten başlayıp ilerlemeyi bir öğrenebilsek..
Bu sahayı bir halledeyim sonra diğerleri demeye bir razı olabilsek..
Kendimize merhamet edebilsek..
O zaman hiç bir şey çok zor olmayacak..
Bu hikayedeki Elif gibi hissettiğimiz her yeni başlangıçta, yapmaya çalışıp yapamadığımızda hatırlamamız gereken şey 'asla vazgeçme' ve küçük küçük ilerle.. Ve o küçük başarıları asla küçümseme!
&

Çok keyifli bir yazı… Emeklerinize sağlık….
YanıtlaSilÇok ihtiyaca istinaden yazılmış faydalı bir yazı. Emeklerinize sağlık:)
YanıtlaSilİnsanın yaşadığı basit görünen ama aslında ciddi olan bir probleme değinilmiş. Basite disipline olmak herkese sorsanız yapılır ne var ki diyeceği ama kiminin yapamayacağı, yapmayacağı bir durum. Bunun sonucunda onlar yapar ben yapamam demesi ise basite disipline olamayanların ağzından çıkan acı bir söz... Ellerine sağlık, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilNasıl da tanıdık geldi.. :) Ve o kırılma anları, o eylemde ısrar cesareti, o sebepten gerçekten keyif almaya başlamalar... İnsan kurtulduğu eski benliğine geleceğinden bakıp, "gelsene burası çok güzel" diyesi geliyor :)
YanıtlaSilElinize sağlık çok teşekkürler💐
YanıtlaSilÇok faydalı ve çok bizden konulara değiniyorsunuz. ☺️
İnsan kendini yetersiz hissettiğinde yanında ona destek olacak motive edecek doğru yolu gösterecek birinin olması ne kadar kıymetli. Zaman zaman hepimizin “sen yaparsın… bunu başarmıştın… şunu çok özenle yapmıştın…ufak ufak başla grisi gelir…” diyerek cesaret verilmeye ihtiyacımız olmuyır mu?. Yapabileceğimizden başlamak……
"....önce sahayı tanı, topa adapte ol ve keyif al, bugünlük bu yeterli'
YanıtlaSilne güzel değil mi küçük harekete disipline olmak ve keyif almak... işte sonraki başarının başlangıcı burada saklı, kaleminize sağlık...:)
Ah elif ne kadar da tanıdıksın 😔 neyseki yasalar var neyseki hayatta olduğumuz sürece çözüm var 🙂
YanıtlaSilİnançlar… Nasıl da sarıp sarmalıyor kişiyi. Nasıl da kapatıyor gözlerini. Nasıl da çekiyor derin bir bataklığa. Etrafı gül bahçesi ama onun gördüğü sadece puslu bir akşam…
YanıtlaSilKarar ver, harekete geç, elinden geleni yap.. Bizim elimizde olan bunlar, ama biz hep sonuçta en iyi olmakla ilgileniyoruz. O en iyi olma yolunda yapılması gerekenlerle değil.
YanıtlaSilVazgeçebilir ol ama asla vazgeçme... kaleminize sağlık...
YanıtlaSilBir şeyde başarısız olunca diğer tüm başarılarımızı siliyor, görmüyoruz. Kendi kendimize nasıl da zulmediyoruz aslında. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilElinize sağlık 💐İnsanoğlu isterse neler yapabileceğini bir bilse …
YanıtlaSilPes ettiğin hiçbir öyküde kazanan olamıyorsun. Mesele cesaret etmek…
YanıtlaSilBu motive edici yazi için teşekkürler :)
YanıtlaSilKaleminize saglik gercekten ihtiyac karsilayan bir yazı. Hele ki genclerin bir seyi basaramayipta hemen vazgecmelerinin ozeti gibi..
YanıtlaSilNe güzel ifade edilmiş cümleleri:) kaleminize sağlık.insan basite disiplin olunca herşey daha başka oluyor.
YanıtlaSilNe kadar önemli bir konu
YanıtlaSilGünümüz hep mükemmel olmalısın/yapmalısın algısının yaygın olduğu bir yer.. buna rağmen denemek ve kendine uygun stili bulup başarmak ne kadar kıymetli..
YanıtlaSilKaleminize sağlık, çok güzel bir yazıydı.