Sahi insanların görevleri vardır bu hayatta değil mi?
Bir çocuğa göre babasının görevi onu parka götürmek ve kıyafet almaktır. Annesi ise onu doyurur, temizler, giydirir. Teyzesi güzel oyuncaklar getirir, amcası kucağında oturabilmesi için vardır. Ona göre insanların görevi onun isteklerini yerine getirmektir.
Bir çocuğun böyle zannetmesi doğaldır aslında. Hayatı ve onun içindeki insanları kendisi için yaratılmış zanneder. Problem ise bir çocuğun yetişkin olduktan sonra böyle zannetmeye devam etmesidir. Günümüzde neredeyse tüm insanların yaptığı gibi…
Irmak da artık çocuk değildi. En azından yetişkin denecek bir yaştaydı. Ama zihni henüz çocuktu. İnsanları hayatında konumlandırma biçimi ve onlardan beklentisi bir çocuktan çok da farklı değildi.
Babasını kendisi için yaratılmış zannediyordu. Annesi onun çamaşırını yıkamak, yemeğini yapmak, çayını getirmek için vardı.
Hayatındaki insanların ona bir “şey” olmaktan başka görevleri yoktu. Sanki babası sadece baba olmak için gelmişti bu dünyaya. Halbuki o aynı zamanda birilerinin çalışanı, birilerinin yöneticisiydi. Birisine eş, birisine evlat, birisine abiydi.
İnsanların farklı sahalarda farklı kimlikleri vardır. Bu kimliklerin istediği görevler, hak ettiği karşılıklar, bir de insanların beklentileri vardır.
İnsan bekler; sevilmeyi, beğenilmeyi, ilgi görmeyi, saygı duyulmayı, ihtiyaçlarının giderilmesini... Karşısındakinin kendisi için yaratıldığını düşündüğünde ise beklentisi kontrol edilemez seviyeye gelir.
Kızgınlıklar, hayal kırıklıkları… Ne zaman olur?
İnsanların yapıp ettikleriyle bizim zihnimizde onlara atfettiğimiz görev tanımları uyuşmadığında.
Onun görevi olarak gördüğü şey yerine getirilmediğinde insan öfkelenir.
Tıpkı onunla oyun oynamadığı için bir çocuğun teyzesine surat asması gibi…
Tıpkı onu gideceği yere bırakmadığı için Irmak’ın babasına surat asması gibi…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; beklenti eşiği gerçeklik eşiğinden büyüktür.
İnsan bekler. Bu beklenti çoğunlukla gerçek hayatta karşılaşacaklarından çok fazladır.
Beklentisi karşılanmadıkça, insanların kendisi için yaratıldığını zannettikçe de öfkesi artar.
Ne zaman sakinleşir insan?
Beklentisini doğru yönetebildiğinde…
Etrafındaki insanların onun için yaratılmadığını, hayatın içinde başka kimliklerle başka rolleri olduğunu idrak edebildiğinde…
Tıpkı bir çocuğun ödevlerini annesinin değil kendisinin yapacağını kabul etmesi gibi…
Tıpkı Irmak’ın bedel ödemeye başlayıp hayatta zorlanması gerektiğini kabul etmesi gibi…
Peki bizler ne kadar farkındayız?
Etrafımızdaki insanlar bizim için yaratıldı mı zannediyoruz, yoksa herkesin hayatta birçok sahası ve görevi olduğunun farkında mıyız?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi bireylerin hayattan beklentilerini yeniden dizayn edecekleri bilgiler aktarır. Çünkü beklentisini yöneten insan, hayatını yönetebilir.
&
İnsanın mutluluğu, öfkesi, hisleri hep beklentiyle ilgili. Tüm problemler istek ve beklentiyle başlıyor. Bu yüzden, problemlerin çözülmesi için en büyük şart doğru yerden beklemek 🌟
YanıtlaSilBeklentisi kendinden olanlara selâm olsun😊
YanıtlaSilİnsan nin beklentisi kendinde olduğunu vakit problemleri çözme marifeti daha kolaylaşır.
YanıtlaSilHayat bir sınav ve zorlanacağız, bedel ödeyeceğiz, yorulacağız… Başkalarından bekledikçe olmayacak… İstekleri doğru konumlandırıp, doğru beklentilere girmek işin sırrı 😉
YanıtlaSil"Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz."
YanıtlaSilBeklenti insanın sorumluluklarını kabul etmesinin kilit noktası... İnsan yetiştirirken beklentisini yönetmesini o bireye öğretmek bunun farkındalığını ona katabilmek çok kıymetli.
YanıtlaSilİnsana başkasının yapması kolaymış ne var ki bunu yapmakta gibisine geliyor
YanıtlaSilAcaba böyle mi?
Bize mi kolay geliyor ve her zaman kontrol altına alabiliyor muyuz?
İstediğimiz olmayınca ne tepki veriyoruz?
Peki doğru tepki verebilmem için ne yapmam gerekiyor?😊
Hayatımız da ve mutluluğumuz da beklenti büyük bir etken. O yüzden beklentiyi yönetebilmek çok kıymetli. İnşALLAH bunun farkındalığını yaşantımıza geçirebiliriz.
YanıtlaSilMutlu olmanın sırrını içeren bir yazı.. Kaleminize sağlık, öfke probleminin çözümünü sade bir dille anlatmışsınız. Öfke problemi yoktur, yüksek beklenti vardır :))
YanıtlaSilDünyada problemsiz insan yok her insanın bir problemi var problemsiz bir sabaha uyanmanız mümkün değil. Problemlerin çoğunu ilişkilerimiz oluşturuyor. Bu da insanları doğru
YanıtlaSilTanımamaktan kaynaklanıyor. Bu farklı insanlar belki de benim için bir nimettir.
Her şey zıttını var ediyor :) Yorulmamak için girdiği bu süreçte insanın, yorulan en çok da kendisi oluyor.
YanıtlaSilBeklentilerimizi yönetmeden tartışmalardan, kırgınlıklardan kurtulmamız da mümkün değilmiş. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilVelhasıl insan haddini ve sınırlarını bilmiyor…
YanıtlaSilİnsan beklentisi aslında ilişkilerinde ve mutluluğunda ne kadar kilit bir role sahip…
YanıtlaSilİnsanların beklentilerini düşürüp beklemediği anda beklediğini verirseniz onları o zaman mutlu edersiniz🥰
YanıtlaSilTravmalarımızın tek sebebi beklentilerimiz...
YanıtlaSilO zaman tekrar tekrar bakmamız gereken yer:
KİMDEN BEKLİYORUM...
NE BEKLİYORUM...
İnsan başkalarından beklemeye başlayınca odağı kendi yapması gerekenlerden kayıyor ve farkında olmadan nasıl da kaçırıyoruz hayatı.
YanıtlaSilGerçekten de tüm hayattaki mutluluğun sırrı şu beklenti. Ne kadar adil bir bakış açısı kazandırmaya çalışmışsınız yazıyla. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSil