Dışarıdan sakin görünseler de davet edenin de edilenin de, fırtınalar kopuyordu içlerinde... “Ne giysem, nasıl konuşacağım, ne diyeceğim, o ne diyecek?” Buluşmadan önce karın ağrıları çekmişlerdi birbirinden habersizce. Buluştuklarında ise sohbete doyamamışlardı. İkisi de “tam aradığım kişi” diye içlerinden geçirmişti. Gözleri ışıldıyor, yüzlerinde gülücükler…
Tabi ki tekrar buluşma günü belirlemişlerdi. Kız güler yüzlü, masum… Erkek ise oldukça cömert, kibar, ikramlı…
Bu böyle devam ederken, gökten üç elma düştü kısmına geliverdiler.
Buraya kadar filmler yapılır, kitaplar yazılır. Birçok hoş kare ve en sonunda birbirlerine kavuşurlar. Peki neden filmler kavuşma sahnelerinde biter? Kavuşmadan sonrasını kimse merak etmediği için mi? Yoksa anlatacak bir şey olmadığı için mi? Aslında tüm öykü bundan sonra başlamıyor mu?
….
Kavuşmadan sonra iş değişir. Buraya kadar olan kısmı insanoğlu çözmüş. Ama bundan sonra senaryo, nedense farklı bir hale dönüşmeye başlıyor. O zamana kadar bin türlü badireler atlatılmış, dağlar, denizler aşılmıştır... Ama ne hikmetse ondan sonraki süreçlerde takılmalar başlamıştır. Basit bir tümsekte tökezlemek, sığ suda boğulmak gibi…
Kız tarafı, oğlan tarafı...
“Sen git, ben gelmeyeceğim...”
“Eskiden sen böyle değildin...”
“Kaç defa söyleyeceğim çorabını kirli sepetine at...”
“Yemeği yeni mi yapmaya başladın?”
“Bu akşam sinemaya gidelim mi?”
“Cık...”
“Mehmetler bize gelmek istiyor!”
“Misafir filan uğraşamam ben...”
Sonra da...
“Evlilik aşkı öldürüyor...”
Acaba gerçekten öyle mi?
Bakalım bizden bir iki kuşak öncesine. Annelerimizin ya da dedelerimizin hayatlarına... Onlar ne yapmışlar da konuşmadan bile birbirlerini anlayabilir olmuşlar?... Sen sus gözlerin konuşsun demeden bakışlarıyla anlaşabilmişler… Acayip ilgi, sürekli takdir edilme beklememişler... Aşkım, canım, arım, balım, kuzum dememişler belki. Ama birinin canı yandığı zaman kendi canı yanmış gibi tepki gösterebilmişler…
Aradaki fark ne?
“Kaç defa bu meseleyi çözmek için konuşmaya çalıştık.”
“Hani insanlar konuşarak hayvanlar koklaşaraktı.”
Hayvanlarınki doğru da insanlarınki tutmuyordu galiba.
“Aynı şeyleri defalarca söyledim.”
“İnsan ezberler bile ama nafile sanki kulaklarında perde var.”
“Geçen gün kendimi saçma sapan bağırırken yakaladım.”
İnsan böyle oluyordu demek...
“Oysa bağıran insanları hep kınardım...”
İnsan bağırınca daha mı etkili olacağını düşünüyor, yoksa gücünü kaybettiği için mi bağırıyor?..
İnsan konuşunca meselenin hallolacağını sanır.
Konuşup da problem çözülmeyince iyi anlatamadığını düşünür. Daha nasıl anlatabilirim der.
Farklı şekillerde, farklı cümlelerle yeniden anlatır.
Konuşma miktarını arttırır, suçlamalarını arttırır.
Bu da çözüm olmayınca tonlamasını değiştirir.
Konuşma artık tartışmaya, tartışmalar kavgaya dönmeye başlar.
Oysa ne kolay olurdu, insan konuşarak her türlü problemini çözebilseydi. O zaman en başarılı insanlar güzel konuşanlar olurdu herhalde. Doğru kelimelerle, cümlelerle hayatımız kolaylaşırdı.
Konuşma; tanışmada, bilgi aktarmada, satışta, günlük sohbetlerde etkili olabilir. Ama otoriteden, iknadan, güçten bahsediyorsak; konuşmanın biraz daha ötesine geçmek gerekir.
Peki, İnsan konuşa konuşa mı anlaşır?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İletişim sadece konuşmak değildir.
İnsan doğru zamanda, doğru yerde, doğru miktarda konuşmalıdır. İletişim bazen de konuşmamaktır. Kendisini haklı çıkarmak, karşıdakini suçlamak, söylediğini yaptırmak için konuşma miktarını artırmak… Ya da sadece konuşmak… Yok, bunlar değil.
Mesele insanın iç dünyasını iyi aktaramaması, güzel konuşamaması değil.
Mesele insanın, sağlıklı ilişki kuramaması…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, iletişim ve ilişkinin tanımını yapar. İletişimle ilişkinin farkını ortaya koyar. Kaliteli bir iletişim ve ilişki için yöntemler sunar. Çünkü insan, iletişiminde, ilişkilerinde başarılı ise mutluluğu yakalar…
&
İnsan, yanlış kurduğu bir ilişki üzerinden mutlu olmaya çalışıyor. Daha çok konuşarak, daha çok açıklama yaparak düzelteceğini zannediyor. İlişkinin, iletişimin gerçeğini anlamak gerek.. Güzel bir yazı:)
YanıtlaSilBazen en dogru mesajlar konuşarak degil susarak verilir... her konusmak anlam tasimadigi gibi her susmak da amlamsız değildir...
YanıtlaSiliyi bir iletisim ustası bunu nerede kullanıcagını bilir...
Çok gerçek bir yazı.. :)
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🌸
Hatta İnsan konuşmaması gereken yerde konuştuğu zaman onu anlamayı bırakalım o güne kadar olan arkadaşlığımız bile bozulabiliyor 😊
YanıtlaSilİnsan için ne büyük hayal kırıklığı .. Dün sabahlara kadar sohbet ederken bugün artık konuşamaz hale gelmek.
YanıtlaSilMutsuz insanlarin hep birilerinden sikayet etmesi tesaduf degilmis demek ki… Mutlu insanlarin birilerini sucladigini gormeyiz…
YanıtlaSilKonuşarak bir meseleyi çözmeye çalışmak, aslında işin kolayına kaçmak. Hangi mesele konuşarak çözülebilmiş ki....
SilZaman zaman nefsimize yenilip hepimizin kendimizi daha fazla konuşarak ıspatlama çabası. İletişimin sadece konuşmak olmadığını çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık👏
YanıtlaSil"Mesele insanın iç dünyasını iyi aktaramaması, güzel konuşamaması değil."
YanıtlaSilO zaman yeniden algılarımızı dizayn edelim mi ? İç dünyamıza neleri alırken adaletli ve adaletsiz davranmışız bir gözden geçirelim mi? 😌
İnsan ilişkilerde önce al-ver dengesini bozar, sonra konuşarak onu çözmeye çalışır.
YanıtlaSilİletişim sadece konuşmak mıdır?
YanıtlaSilBiz de bir tabir vardır. Bir kulağından girdi öbür kulağından çıktı diye. O giren bilgi konu vs anlatılan her ne ise orada tutunabilmesi için zemin lazım. Çok kez şahit olmuşuzdur. O zemin anca o konuda kişi bedel ödediyse oluyor. Yoksa ne kadar anlatsan da teflon tavadan kayar gibi kayıp gidiyor. Karşısındaki kişi anlatırken kendini paralasa da bir işe yaramıyor...
YanıtlaSilKaleminize sağlık👏
YanıtlaSilİnsan konuşamadığı için ilişki kuramadığını zanneder. Oysa doğru algılayıp doğru aktaramadığı için ilişkileri sağlıklı olmaz. Ve aktarım sadece konuşmak değildir :)
YanıtlaSilPeki, İnsan konuşa konuşa mı anlaşır?
YanıtlaSilDeneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İletişim sadece konuşmak değildir.
Öyleymiş. Bizde Deneyimsel Tasarım Öğretisi sayesinde öğrendik. Yoksa hâlâ çözümü konuşmakta arıyor olacaktık. Kaleminize sağlık 🌼
İnsanın sıkça yaptığı bir hata miktarı arttırmaktır, konuşarak başladığı ilişki de sorunlarla karşılaştığında daha çok anlatmaya, daha çok konuşmaya başvuruyor ve işler ne yazık ki bu noktada düğümlenmekte başlıyor…Keşke insan ilişkide kendisinin ve karşısındakinin gerçek ihtiyacını deşifre edebilse…
YanıtlaSil“Çünkü insan, iletişiminde, ilişkilerinde başarılı ise mutluluğu yakalar.”
YanıtlaSilMutluluğun yolunun buradan geçtiğini bilmek çok kıymetli 🌿
İnsan oğlu ego ile yaşar burnu kafdaginda olduğu sürece de hep haklıdır. Konuşanın karşısinda dinleyeninde olması gerek anlayabilmek yanlışını kabuletmek.olmuyorsa susup usulca sessizce uzaklaşmak insanın kendine yaptığı en doğru şeydir..
YanıtlaSilHele birde konuşmayı çok seven bir kadınsanız :)
YanıtlaSilKonuşmak problemi çözmüyor....davranış önemli...
YanıtlaSilNe kadar dolu dolu bir yazı, kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilEllerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilEn iyi olduğumuzu düşündüğümüz ama en çok problem yaşadığımız yer; iletişim ve ilişki...Ne olduklarını gerçek anlamda anlamaya destek olduğunuz için tesekkürler, kaleminize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
YanıtlaSil