Ana içeriğe atla

Her Ağacın Kuşu Başkadır

Yahya Hamurcu

Uçsuz bucaksız bir ormanda, birbirinden farklı ağaçların göğe uzandığı bir yerde, her ağacın kendi kuşu vardı. Meşenin dallarında sabırlı baykuşlar yaşar, incir ağacına düşkün serçeler konar, çam ağaçlarında ise rüzgârla dans eden saka kuşları öterdi. Her kuş, doğasıyla uyumlu ağacı seçmiş, yuvasını orada kurmuştu. Çünkü kuş bilirdi: Yuvasını yanlış dala kurarsa, ne rüzgârla baş edebilirdi ne de açlıkla.

Ormanın kıyısında ise başka bir kuş yaşardı. Adı Rava idi. Rava, ne tam anlamıyla bir saka kuşuydu, ne de serçe. O bir İspinozdu. Kanatları biraz parlak renkte, ötüşü biraz farklıydı. Farklı olmaktan gurur duyardı ama bu farklılık ona bir huzur değil, sürekli bir arayış veriyordu. Her sabah başka bir ağaca uçar, "Belki bu sefer bulurum" derdi. Parkları bahçeleri severdi. Ama yaşamın hareketli olduğu yerlerde de kendine bir yuva kuramadı. Sonra da bir ormana bir şehre doğru uçup kendine bir dal aradı. 

Bir gün meşe ağacına kondu. Oradaki baykuş ona şöyle dedi:

"Biz burada az konuşur, çok düşünürüz. Dallarımız ağırdır, kolay taşımaz seni."

Ertesi gün incir ağacına gitti. Serçeler neşeyle ötüyordu ama biri onu kenara çekip fısıldadı:

"Senin ötüşün fazla güçlü, buradaki haberleşme ağını zedeleyebilirsin."

Sonra çam ağaçlarına gitti. Saka kuşlarıyla rüzgârda süzüldü ama biri homurdandı:

"Sen fazla sorguluyorsun, biz sadece üzerimize düşeni bilerek ve isteyerek yapıyoruz."

Rava yoruldu. Her ağacın kendi kuşu vardı. Her yerin bir doğası, bir olması gerekeni vardı. Ve o, hiçbirine tam uyamıyordu. İçinde büyüyen boşluğu "yetersizlik" sandı. Oysa gerçek başka bir yerdeydi. Bu, okula giden çocuğun ödev yapmanın anlamsızlığını sorgulamasına, bir annenin yemek yapmanın gereksizliğini sorgulamasına ya da bir babanın evinin ihtiyaçları ve güvenliğinin sağlanmasını saçma bulmasına benziyordu. Yapması gerekeni yapmadığında, rüzgârda savrulan ve bir yerlere yük olan poşet gibiydi. Dalından düşüp esintiye kapılan bir yaprağın bile düşeceği yer belliyken, insanın sorumluluktan kaçma çabası ancak bir çöpe benzeyebilirdi. Gittiği her yerde zarar olan bir çöpe. 

Rava da gideceği yeri kestiremiyordu bir türlü. Bir gün ormanın derinliklerinde yaşlı bir ardıç ağacıyla karşılaştı. Ağacın kabukları çatlamış, dallarında sadece birkaç kuş vardı. Ama rüzgâr oraya başka esiyor, sessizlik başka bir şekilde susuyordu. Çünkü Ardıç ağacının kuşu Ardıç kuşuydu. Birlikte büyüyen birlikte yaşlanan sıkı dostlardı onlar. Rava ağaca konduğunda, yaşlı bir Ardıç kuşu ona yaklaştı:

"Ne arıyorsun evlat?"

Rava iç çekti:

"Kendime uygun bir yer... Her yere konuyorum, ama hiçbir yerde yuva kuramıyorum."

Yaşlı kuş gülümsedi:

"Sen her seferinde 'ne istiyorum' diye sordun kendine. Oysa önce 'neye ihtiyacım var' deseydin, aradığın ağaç belki çoktan seni çağırmıştı."

Rava, ilk kez sustu ve düşündü. Uçmak güzeldi ama yuva için sadece kanat yetmiyordu. Isınmak istiyorsa kalın dallara, beslenmek istiyorsa doğru meyvelere, huzur istiyorsa uyumlu seslere ihtiyacı vardı.

O günden sonra uçmayı bırakmadı, ama artık önce kokladı dalları, dinledi rüzgârı, tarttı içini. Ve bir gün, ne çok yüksek, ne de çok alçak bir ağacın dalında, ihtiyaçlarının cevap bulduğu bir yer buldu. Orası en güzel yer değildi belki ama doğru yerdi.

Ve o an anladı:

"Her ağacın kuşu başkadır. Ve her kuşun da bir ağacı vardır."

Martı değildi ki, geniş kanatlarıyla kara ve deniz arasında gezsin ve ağaçsız yaşasın bir ömrü. Karga değildi ki upuzun gövdeli kocaman ağaçlarda yaşasın ve geniş yapraklarla örtsün tüm sevdiklerini.

Kendi doğasına uygun bir ağaca yuva kurmalıydı. Ağacını korumalı ve ona sahip çıkmalıydı.

Ama bulmak için önce dürüst olmak gerekir kendine: 

Onun kanatlarına yön veren şeyler neydi?

İstek mi?

Yoksa ihtiyaç mı?

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir: Mutlu ve başarılı olmak…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; Kim Kimdir, İlişkilerde Ustalık, Başarı Psikolojisi, Sakınmada Ustalık programlarını sunar. Böylece insanların mutlu ve başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kim Kimdir Semineri

Dünya üzerinde yaşayan her canlı birbirinden farklı özellikler taşır. Bitkiler, hayvanlar değişik özellikleri ve yapıları vardır. Çiçekler , meyvesi yediğimiz, yemediğimiz değişik ağaçlar tükenmez çeşitlilik. Her birinin verdiği lezzet, fayda benzersizdir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?

İnsan başarı lı olmak ister bu hayatta ve mutlu... Bir karar verdim artık… Ama ya yanlış bir kararsa? Ya reddettiğim seçenek benim için daha hayırlıysa? İçim içimi yiyiyor… Keşke anlamanın bir yolu olsaydı. İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? Kalbine sormalı... Peki, ya kalbim yanılıyorsa? Belki başka insanlara danışmalı... Peki, ya insanlar beni üzmemek için gerçeği değil de nefisimin hoşuna gidecek şeyi tavsiye ediyorsa? Belki de kıyas yapmalı; gelen teklif mevcuttan daha iyiyse değerlendirmeli... Ya daha iyi diye gördüğüm seçenek bir fırsat değil de hayatımın hatasıysa? Keşke anlamanın bir yolu olsaydı... İnsan nasıl emin olur verdiği kararın doğruluğundan? İnsanlar nasıl bu kadar kolay iş değiştirebiliyorlar? Ve nasıl emin olabiliyorlar? Eminlik için bir referans gerekmez mi oysa? Peki, onların referansı ne? İnsanlar nasıl bu kadar kolay istifa edebiliyor? Ya olumsuzluklarına rağmen orada kalması gitmesinden daha hayırlıysa? İnsan nasıl karar veriyor yurt dışın...

Sakınmak

Yaklaşmamak... Sakınmak; Belki biraz korumak, “Gözü gibi sakınmak...” derler ya hani, Çok iyi muhafaza etmek niyetimizi, samimiyetimizi, hedefimizi, Onlara zararı olabilecek her şeyden uzak durabilmek… Sakınmak; Belki biraz da saklanmak. Çok göz önünde bulunmamak. Herkese her şeyimizi anlatmak, göstermek değil de, İyiliklerimizi, yaşantımızı, güzelliklerimizi saklamak… Sakınmak; Belki biraz da sınırlandırmak. Her şeyi yemek değil de, iyi ve temiz yemek… Her şeyi konuşmak değil de, doğru şeyi doğru zamanda ve doğru miktarda konuşmak… Sakınmak; Belki de son hatayı yapmamaya çalışmak değil de, o ilk adımı hiç atmamak, yaklaşmamak, merak etmemek. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsanın merakı neredeyse algısı ve konsantrasyonu oradadır. Meyve yememek değil de, ağaca hiç yaklaşmamak, algıdan çıkarmak. Aldatmamak değil de, o kişiye ikinci kere bakmamak.  Adını, işini, yaşını merak etmemek. Kötülük yapmamak değil de, düşüncesini bile aklımızdan geçirmemek. Dolandırmamak değil de, yala...