Polat Hale’yi dün akşam arayıp: “Eve gitme, gel beraber dışarıda yemek yiyelim.” diyerek çok kolay ikna etmiş, kendi de buna şaşırmıştı. Hale genelde kırk dereden kırk su getirir, akşamları dışarı çıkmayı pek istemezdi. Hale'nin gözlerine uzun uzun bakıp,
“Hayırdır bu ne güzellik, sende bir başkalık var.” demişti Polat.
“Evet, metroda bir portakal kabuğu kokusu bana evimi, annemi, memleketimi, çocukluğumu ne kadar çok özlediğimi hatırlattı. Sanki hepsini bana getirdi.”
Hale çok özlemişti; çocukluk anılarında sahip olduğu huzuru, mutluluğu, onu gören, saygı gösteren, varlığını fark eden ailesini. Şimdi büyük şehirde her şey aşırı hızlı ve değişkendi. İnsanlar balkabağının içinden sürekli yeni bir bebeğin çıktığı Rus oyuncaklara benziyor. Sürekli farklılaşıyorlardı. "Bu farklılaşma beni korkutuyor, hız nefesimi kesiyor" diyordu Hale.
Oysaki Polat bu hıza aşıktı. Bir savaş meydanındaki dikkati gösterip trafikte hız yapabilmek, muhteşem Kasım indiriminde reyonlardaki fırsatları yakalayabilmek onun için çok önemliydi. Bir gün içerisinde farklı farklı mekanlarda gezmek ise ayrıca bir zevkti. İlişkilerini değişkenlik üzerine kurardı. Bugün burada yarın orada... Ama sakin barış dolu bir an aradığında da Hale’nin yanında... “Sen benim dingin, huzur dolu limanımsın.” diye de takılırdı Hale’ye.
Hale’nin bakışları Polat’ı büyülerdi. O bakışlara aşık olmuştu zaten. Onu ilk gördüğünde işte aradığım kız bu demişti. Aslında birbirlerine çok zıttılar. Hale ne kadar yavaş ve sakin ise Polat’ta bir o kadar hızlı ve çılgıncasına hareketliydi. Bir hedefi var mıydı veya ulaşmak istediği bir amacı?... Hiç belli değil gibiydi. O kadar sık fikir değiştirip o kadar çok işi bir arada yapıyordu ki insanın başını döndürüyordu. Bazen kendi hızından yorulurdu ve Hale’yi özlerdi o anlarda. Çünkü Hale onu çok sakin dinlerdi. Hale’nin bu kadar iyi dinleyici olması, onu frenlemesi, huzurlu bakışları... Hayatı boyunca onunla olsun istiyordu.
Duyguları, artık bir karar vermeye itiyordu Polat'ı... “Evet, Hale’ye evlilik teklifinde bulunacağım. Çok mutlu bir evliliğimiz olacak. Ülke ülke gezip anılar biriktireceğiz. Sonra da bunları oturup dostlarımıza, çocuklarımıza anlatacağız.”
En iyisi Öğretmenler Gününde evlilik teklifinde bulunmaktı. Hem birkaç gün sonraydı. Hem de o gün Hale için çok önemliydi. Çünkü vefat eden annesi öğretmendi. Hale o gün ayrı bir hüzünlü olurdu. Artık hüzünlenme değil, mutlu olma sebebi vermiş olurdu Polat ona.
Polat ölümden, savaştan, fakirlikten, üzücü şeylerden konuşmak istemiyordu. Bunların olduğunu bile hatırlamak istemiyordu. Hayata bir kez geliyoruz, tadını çıkaralım düşüncesindeydi. Böylece çok özenerek bir evlilik teklifi seremonisi hazırladı. Neler söyleyeceğine dair bir çok provalar yaptı. Kabul edileceği anı hayal ediyor, yüzünde kocaman bir tebessümle dolaşıyordu. Hale kendisi gibi akıllı, neşeli, hızlı ve hayat dolu bir erkeğe "EVEEETT" derken mutlaka havalara uçacaktı. Boynuna sarılıp ‘evet, evet, evet’ diyerek kahkahalar atacaktı...
İşte Polat bu hayallerle akşam yemeğine davet etmişti Hale'yi. Polat ne Hale’nin savaşta ölen çocuklara ne kadar üzüldüğünün farkındaydı, ne de geldikleri aşırı şatafatlı lokantanın aşırı renkli dekorasyonunun onu rahatsız ettiğinin. Beklenen an geldiğinde teklifini yaptığında ise Hale’nin sevinci içine kaçmış gibi önce bulunduğu yerde omuzları çöktü. İyice sessizliğe gömülüp gözlerini yemeğine dikti. Akşam bitene kadar da sesini çıkarmadı.
İşte Polat dün akşamdan beri canı yanarak, nasıl olmuştu da sessizce red edilmişti, anlamaya çalışıyordu. Hayatımın aşkı dediği kız, kendisine açıklama yapmaya bile tenezzül etmemişti. Hiçbir şey demeden akşamı bitirmişti. Keşke kendisini bu duruma hiç sokmasaydı. Ne olmuştu ki?
Sonbaharın caddeleri dolduran kuru yapraklarına bakarak gece sokaklarda yürüyor, kızgınlıkla düşünüyordu. Kendisi de o yapraklar gibi dökülmüş, ağacın gövdesinden ayrılıvermişti. Hale öyle hızlı ve yüksek duvarlar örmüştü ki etrafına, ona ulaşamıyordu artık. Bu durumun nedenini bulamıyordu. Polat adalet istiyordu. Kendince çok emek vermişti bu ilişkiye.
Peki gerçekten de çok mu emek vermişti? İlişkiye emek vermek ne demek? Kendi istekleri, kendi hayalleri, kendi beklentilerinin üzerine çokca düşünmek mi? Kendisinin önemsediği konuları, onun da önemsemesini beklemek mi? Yoksa; bu insan ne ister, gündeminde neler var, hayattan beklentileri neler, ilişkiden beklentileri neler?... Daha etkili sorular sormak mı?
İlişkilerde doğru soruları sormak bazen o kadar kolay olmayabiliyor. Özellikle de duygularımız aktifken... Sadece duygularının hoşluğuna kapılıp sorulan bir "benimle evlenir misin?" sorusu, derinliği olmayınca çok havada kalmış bir soru oluveriyor. Doğru soru sormak için, iyi düşünmek gerekiyor.
Polat da yeniden düşünmeye başladı...
&
Ama çok güzeldi
YanıtlaSilElinize sağlık, makalenin sonuna gelmek için hızlıca okudum ne güzel anlatılmış 🌸 doğru soruları sormak ve düşünmek ne kadar kıymetli...
YanıtlaSilderinliği olmayınca her soru, her davranışın boşta kalması.. yeniden düşünülesi bir detay, ellerinize sağlık
YanıtlaSililişkide biz olabilmek için; karşındakini düşünüp onu anlamak onun isteklerini, hedeflerini anlayabilmek ne kadar önemli
YanıtlaSilEe sonra ne olmuş? Evlenip sonsuza kadar mutlu olmuşlar mı?
YanıtlaSilNe garip beklenti... Evlenmeyi sadece kendin için iste, yorulduğunda dinlendirsin, üzüldüğünde güldürsün iste, sonra da ilişkide süreklilik bekle... DTÖ bu yüzden çok güzel işte... Hikayenin sonunu bilmiyoruz, önemli de değil... Kişiler ilişkide sadece kendilerini mi düşünüyor? Bu iş yürümez, bencillikte bağ yok... Yazar "Sonsuza kadar süren bir mutlu sonla" bitirseydi de yemezdik zaten 😃
Kaleminize sağlık 👏🏼
"Doğru soru sormak için, iyi düşünmek gerekiyor"... ne kadar güzel...
YanıtlaSilTutmuyor insanların hayattaki istekleri, hedefleri, derinlikleri birbirlerinden çok farklıysa. İnsanın hem kendini hem de yola çıkmayı düşündüklerini tanıması açısından, bir yol gosterici görevi eğitimleriniz. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilTutmuyor insanların hayattaki istekleri, hedefleri, derinlikleri birbirlerinden çok farklıysa. İnsanın hem kendini hem de yola çıkmayı düşündüklerini tanıması açısından, bir yol gosterici görevi eğitimleriniz. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler💐
YanıtlaSilÇok önemli mesajlar veren özel ve güzel bir öykü. Hayaller kurmak, planlar yapmak güzel fakat hayat olması gerekmez mi? Birlikte daha güzel bir ilişki isteniyorsa aynı amaca, aynı hayale doğru yol almak daha güzel değil mi?. İnsan kendisi gibi zannediyor ve yanılıyor. O yüzden onu tanımaya anlamaya çalışmak, gerçekten kim, nelerden hoşlanır, nasıl sever, nelerden uzak durur… İnsan Tanıma Sanatı Kim Kimdir eğitimleri hayatı renkleriyle yaşamamız için şart, temel ihtiyaç.
Ne kadar değer verip sevdiğimizi düşünsek de,karşımdakinin ihtiyacına odaklanmak. Hassas irdeleme yapabilmek dileğiyle...
YanıtlaSilHassas irdeleme ...
YanıtlaSilKarşındakinin ihtiyacına odaklanmak ne kadar da önemli…
YanıtlaSilIliskilerdeki bencilliği ozetleyen cok guzel bir yazı olmus.kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsanın seçimini nasıl yapması gerektiği çok güzel biçimde anlatılmış. Tek solukla okudum. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilBencillikten bağ çıkmıyor gerçekten, insanlar bencilleştikçe ilişkilerinin bozulması kaçınılmaz oluyor...
YanıtlaSilkendimizle öyle meşgulüz ki, karşının ne durumda olabileceği aklımıza bile uğramıyor bazen...
YanıtlaSilİnsan başkasına konsantre olabilmeyi bi başarırsa, pek çok şey değişiyor...
YanıtlaSil